<data:blog.title/>

<data:blog.pageName/>-<data:blog.title/>






14 Aralık 2018 Cuma

ZİHİN

Gerçek şu ki, sıradan zihin zıt kutuplarda bulunan iki olguyu bir olarak göremez ve ele alamaz. Sıradan zihnin işleyişi tutarlılığa dayanmaktadır. Zihin çalışabilmek için tutarlı olmalıdır.  Sıradan zihin için bu mutlak bir zorunluluktur. Tekamül etmeyen zihin ışık ve karanlığın aynı kaynaktan geldiğini ve bu açıdan aynı olgu olduğunu asla kavrayamaz. Bu tür yaklaşım sıradan zihin için tutarsızdır. Işık ve karanlığın aynı şey olması bir paradokstur. Bu paradoksu yalnızca tekamül etmiş zihin algılayabilir, çünkü tekamül etmiş zihin tutarlılık hapishanesinden kurtulmuştur ve paradoksların dostudur. Paradokslar onu rahatsız etmez, tam tersi neşelendirir ve meraklandırır. Sıradan zihin zıtlıklarla çalışır. Sevgi ve nefret, şefkat ve öfke, yaşam ve ölüm vb. zıtlıklar zihnin çalıştığı olgulardır. Aslında sevgi ve nefret tek bir enerjinin - varoluşsal aşk enerjisinin tezahürleridir fakat zihin bu tür tekliği düşünemez. Zihin şefkati öfkeden ayırır ve şefkati öfkenin karşıtı olarak düşünür. Bu tür düşünce tarzı tutarlılık hissine neden olur ve kişinin içi rahat eder. Onları bölmek zihnin işleyişini kolaylaştırır fakat gerçek tamamen farklıdır.
Tekamül Nedir ve Nasıl Tekamül Edilir- Akif Manaf

4 Eylül 2018 Salı

Gerçekleşen Düşünceler

“Kendinizle ilgili düşünceleriniz sizin gerçekleriniz olur. Başınıza gelen her şeyden %100 siz sorumlusunuz. Başkalarını suçlamayın; bu zaman kaybıdır ve çözümsüzlüğün nedenidir. Zihninizde yarattığınız her düşünce geleceğinizi belirler. Düşünce ve duygularınızla, yaşamınızdaki olayları siz yaratırsınız. Düşünceler duygulara, duygular sözlere, sözler eylemlere, eylemler ise olaylara neden olur. Böylelikle olumsuz düşünceler, olumsuz olaylara, olumlu düşünceler ise olumlu olaylara sebep olur.  Birey önce olumsuz düşünceleriyle olumsuz olaylar yaratır, sonra da bunlardan duyduğu sıkıntılardan dolayı başkalarını suçlar. Bunu yaparak kişi, enerjisini başkalarına kaptırmakta ve olaylar karşısında çözümsüz kalmaktadır. Yoga sayesinde olumlu düşüncelere sahip olunca hiç kimse, hiçbir şey veya hiçbir koşul sizin üzerinizde bir güce sahip olamayacaktır. Zihninizde oluşturduğunuz pozitif düşünceler, pozitif olaylara ve çevreye neden olacaktır. Düşünceleriniz barış, uyum ve denge içinde olunca, yaşamınızda da karşınıza bunlar çıkacaktır. Meditasyon, çamur gibi olan ve berraklığı yok eden kontrolsüz düşünceleri kontrol etmeye yardım eder, zihinsel bulanıklığı giderir, dengenin yeniden kurulmasını ve düşüncelerin daha verimli olmasını sağlar.”
Yoga Dhyana Meditasyon
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

2 Eylül 2018 Pazar

Sır Dönüşü


Işık enerjisi Yantra simgesinin sır dolu enerjisini yanında taşıyarak geri dönmektedir. Buna “sırrın dönüşü” diyoruz. Sonra da birey gözlerini kapadığında, sır dolu ışık enerjisi içeriye doğru akmaya başlar. Buna da “sırrın geri dönüşü” diyoruz. Işık özvarlığın üzerine yağdığında, sır dolu öz kendini belli eder ve birey sır dolu özünü bilmeye başlar. İşte buna da “sır bilginliği” diyoruz. O zaman birey sırrı, özünü ve gerçek kendini bilmeye başlar. Sırrı, özünü ve kendini bilme sayesinde birey özgürleşmeye başlar. Birinci aşamada, birey ölü madde olan fiziksel bedenden özgürleşir. Artık kendini bedenle özdeşleştirmez ve kendini fiziksel beden olarak görmez. İkinci aşamada, bedenden özgürleşmiş insan ölüm korkusundan özgürleşir. Birey ölümlü beden olmadığını idrak edince ölüm korkusundan da kurtulur. Bu büyük bir özgürleşmedir. Üçüncü aşamada, birey bütün endişelerden özgürleşir- ölüm korkusu aşılınca endişeler de kaybolur. Dördüncü aşamada, insan kafa karışıklıklarından özgürleşir. Korkular ve endişeler yok olunca kafa karışıklığına neden olan gerçekdışı kalıplar da yok olur. Beşinci aşamada, birey bütün bağımlılıklarından özgürleşir. Kafa karışıklıkları çaresizliğe ve sığınma ihtiyacına neden olur. Kişi şuna sığınarak bağımlılıklar oluşturur ve onların kölesi olur. İşte altıncı aşamada, insan köleleştiren her şeyden özgürleşmektedir. Birey gerçek kendini bilmediğinde, gerçekdışı inançlara sarılır ve onların kölesi olur. Gerçekdışı inançlar kişiye köle olduğunu söyler ve avam insan bunu kabullenir. İşte bu aşamada köle efendi olur. Yedinci aşamada, kölelikten özgürleşmiş insan ölümden özgürleşir. Bir insan için ölüm en büyük köleliktir çünkü fiziksel ölüm kaçınılmazdır. Kendisinin beden olduğuna inanan insan asla ölümden özgürleşemez. İşte en büyük sır senin beden olmadığındır. Seneler boyunca beden olduğuna dair sahip olduğun inanç seni ölümün kölesi yaptı. Sen beden olmadığına dair sırrı algılamaya başlayınca ölüm köleliği sona ermeye başlar ve bir gün tam farkındalıkla ölümlü beden olmadığını idrak edince ölüm köleliği biter ve ölümden özgürleşirsin. Yedinci aşamadan geçmiş insan, bedenin içindeki ebedi ruhun sırrını algılamaya başlar. Bu sır nedir? Sır şudur: Sen ruhsun yani ebedi ölümsüz ruhi varlıksın. Ta çocukluktan beri herkes sana beden olduğunu dayattı ve sen de buna inandın. Artık bu gerçekdışı inançtan kurtulmanın zamanı gelmiştir. Bil ki, sen ölümlü beden değilsin, ölümsüz ruhsun. Bu bilinmesi gereken en önemli sırdır. Artık bu en önemli sırrı biliyorsun. SIR seninle olsun.”
Sır Nedir ve Nasıl Algılanır?
Büyük Üstad Akif Manaf

29 Ağustos 2018 Çarşamba

Rüya Farkındalığı

“Sıradan bir insan rüyalarını kontrol edemez, çünkü rüyada iken rüyanın gerçek olduğuna inanır. Yalnızca Yoga teknikleri sayesinde birey rüyalarını kontrol edebilir. O zaman rüyayı kontrol eden benlik gerçek yaşamdaki benlikle uyuşur. Birey rüyayı gerçekle karıştırmaz ve istediği zaman rüyadan uyanabilir. Gerçek rüyalar, denetim altında olan rüyalardır. Göründükleri kadar derinliği olmayan, fakat görünürde anlamlı birçok rüya vardır. Üç rüya görme kapısı vardır. Birinci rüya görme kapısı derin uykuya dalmadan önce geçilir. Birey gözlerini kapattıktan sonra hoş bir ağırlığı andıran özel bir duygunun farkına varır. Birey hafiflik içinde sanki havada asılı bir şekilde uykuya dalmakta olduğunun farkına vardığı an, birinci rüya görme kapısına ulaşır. Bu kapıya ulaşmak için gevşemek gerekir. Yoga teknikleri sayesinde bir bu farkındalığa erişir ve birinci rüya görme kapısını geçmiş olur. İkinci rüya görme kapısını geçmek için iki yol vardır. Birincisi, bir rüyanın içinde rüya görüldüğünü ve bu rüyadan uyanıldığını görmektir. İkincisi, görülen rüyanın ayrıntılarını kullanarak başka bir rüya başlatmaktır. Eğer birey bilinçli bir şekilde rüya görürken uyanıp başka bir rüya görmeye başlarsa ikinci rüya görme kapısını da geçmiş olur. Üçüncü rüya görme kapısını, birey rüyasında kendi bedenini uyurken görmekle geçer. Bu kapıya ulaştığı takdirde gerçek dünyaya uyanmış olur. Bu, astral düzeye çıkış olayıdır. Eğer birey bu olayı bilinçli olarak yaşarsa, üçüncü rüya görme kapısını geçmiş olur. Yoga teknikleri sayesinde rüyalar şifa verir, tedavi eder, kehanette bulunur, öğretir, soruları yanıtlar, yön verir, kişiyi geçmişe ve geleceğe bağlar, duygusal denge sağlar, eğlendirir, yaratıcılığı teşvik eder, zevk verir ve cinselliği arındırır. Rüya aracılığıyla birey günlük ve uyanık kişiliğinden daha büyük bilgeliğe sahip olan iç dünyasına erişebilir. Rüyalar insanın iç ve dış dünyaları arasında bir köprü, bir iletişim vazifesi görür. Rüyalar bilinçaltından ve ruhtan gelen mesajlardır; bilgi, güç, şifa, yaratıcılık ve sağlık kaynağıdır. Yoga teknikleri sayesinde birey sıradan yaşamın rüyaya benzediğini ve esnek olduğunu anlamaya başlar. Yaşamın içindeki durumları becerikli bir şekilde ele alma ve başkalarına yardımcı olma yeteneğini geliştirir. Birey nefreti sevgiye, umutsuzluğu umuda, öfkeyi sevecenliğe ve içindeki zayıf olan güçlü olana dönüştürür. Sonra da sıradan yaşamı güzellik ve anlamla dolu deneyimlere dönüştürebilir.”
Yoga Pratyahara Duyuları Aşma Sanatı
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

Yalnızlıktan Kaçma

Genelde insanlar eş, çocuk, akraba, arkadaş, uyuşturucu, kariyer veya kalabalık aracılığıyla yalnızlıktan kaçmaya çalışır. Ama nafile kimse kendinden kaçamaz. Devrimsel gerçek şu ki, kaçamayacağın yalnızlık duygusundan kaçmaman gerekir. Yalnızlıktan kaçma! Onun farkına var. Devrim sayesinde farkındalık yükselir ve artık yalnız olmadığını bilirsin- varoluş hep yanındadır!
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

Sahiplenmek

Başkalarını sahiplenmek şiddet uygulamaktan başka bir şey değildir ve bu şiddet mutlaka geri teper. Bazıları bunu anlayıp sahip oldukları her şeyi terk ederek sahiplenmeyi kaba bir şekilde reddetmeye çalışır. Bu tür yapay eylemler acılar neden olur çünkü yalnızlık reddetmenin olumsuz, acılarla dolu gölgesidir. Bir şeyleri yapay bir şekilde reddeden kişinin üzerine yalnızlığın yapay gölgesi düşer ve onu acılara boğar. İşte devrim insana sahiplenmemeyi öğretir çünkü devrim köleleştirmeyi ortadan kaldırır.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

26 Ağustos 2018 Pazar

Gerçek Aşk

Gerçek aşk tutkuyla çabalamak değildir, gerçek aşk çabasız birlikteliğin tadını çıkarmaktır. Tutku gürültü aşk ise sessizlik demektir. Hiçbir söze ihtiyaç olmayan birleşme demektir. Aşk esnasında iki varlık bütünleşerek tek bir varlığa dönüşür, o zaman düşüncelere, sözlere ve eğlenceye ihtiyaç kalmaz. Tutku ve heyecan fırtınası diner ve aşıklar birbirlerini sessizlik içinde paylaşır. O zaman "aşk yapmak" anlamsız gelir, çünkü aşk kendiliğinden gerçekleşecektir. Aşkın gerçekleşmesi için EVRENSEL SESSİZLİĞE, ZARAFETE ve UYUMA ihtiyaç vardır.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Gerçek Başarı

BAŞARI çabaların sonuçlarıyla ölçülmelidir. Eğer insan çabalarının sonucu olarak varlığının sırlarına nüfuz ettiyse, özünü keşfettiyse, kendini tanıdıysa, hayatla daha barışık olduysa, daha neşeli, dengeli ve olgun olduysa başarılıdır demektir...

Gerçekten başarılı olmak için insanlığın gelişmesi, olgunlaşması, yükselmesi ve tekamül etmesi için çabalamak gerekir. Eğer yalnızca tek bir insanın bile tekamülüne katkıda bulunduysan gerçekten başarılısın demektir...

Senin sahip olduğun değer bir başkasının değerine değer kattıysa başarılısın demektir. Bu seni insanlık için değerli yapar ve hayatın anlamlı olur. Eğer yaptığın iş hayatını daha da anlamlı yaptıysa başarılısın demektir...

Gerçek başarının yolu niteliksel değişimden geçer.

Büyük Üstad Akif MANAF
BAŞARI Nedir ve Nasıl Başarılı Olunur?

21 Ağustos 2018 Salı

Evlilik

“Kıskançlık gölgesi
Asırlardır insanlar evlilik idealinin kasvetli gölgesinde yaşamaktadır. Bu gölgeden aşkın gölgesi olan kıskançlık da beslenmektedir. Kıskançlık gölgesinden kurtulmak için idealci değil, gerçekçi olmak gerekir. Sana idealperest değil, gerçekperest ol diyoruz. İnsan dayatılmış ideallere göre değil, yaşanmış gerçeklere göre hayatını şekillendirmelidir. Tek doğru yol zekâyı uyandırıp gerçeği kavramak ve ona göre yaşamaktırz. Evlilik sıkıcı bir kölelik değil, neşelendirici bir arkadaşlık olmalıdır. O zaman eşler akşam eve geldiklerinde yeni tanıştıkları insanlardan çekinmeden bahsedebilir ve onları beğenip beğenmediklerinden söz edebilirler. Eşlerden biri kadını veya bir erkeği beğenmişse diğeri kıskançlıktan çıldırıp küplere binmez, tam tersi neyini beğendiğini dinler ve kendisine bir pay çıkarır. Eşinin diğer insanlarda beğendiği şeyleri inceler ve kendisini gözden geçirir. Gerçek arkadaşlık budur ve bu tür arkadaşlık evliliği canlı tutar. O zaman ev bir sığınak evlilik ise bir yuva olur. Eşler evlerinde dinlenir ve güçlenir. Sonra da dış dünyada insanlarla özgürce iletişimde olur. Birey dışarıda özgürce dolaştıktan sonra eve döndüğünde eşi onu bekler ama tartışmak için değil, maceralarını paylaşmak ve deneyimlerini incelemek için. Anlayış ve paylaşımla dolu bu tür evlilikten kimse vazgeçmez. Zaten böyle bir anlayış olunca evliliğe ihtiyaç da olmaz. Kişi ne kadar güzel olursa olsun eşi bir süre sonra ondan sıkılmaya başlar. Sürekli görülen aynı manzara bıkkınlığa neden olur. Her ne olursa olsun insan zihni monotonluğa dayanamaz ve sıkılır. Tekeşlilik doğaya aykırıdır çeşitlilik ise doğaldır. Bununla beraber çeşitlilik aşka ve sevgiye karşı bir şey değildir. Tekeşliliği tercih eden insanlar olabilir fakat bu sadece kişisel bir tercih meselesidir. Bu herkesin tekeşli olma zorunluluğunu doğurmaz. Gerçek şu ki birey ne kadar çok insan tanırsa, anlayışı o kadar çok derinleşir ve eşini o kadar çok takdir eder. Bir insanı zenginleştiren şey deneyimleridir. Eşler başkalarıyla iletişimde özgür olunca birbirlerinden bir şey saklamaz ve kıskançlık ortadan kalkar. İnsanlarla özgürce yapılan paylaşımlar bireyin hayatını zenginleştirir. Eşler birbirleriyle özgürce paylaşımlarda bulununca aynı frekansta olurlar, hayatları zenginleşir ve heyecanla dolar. O zaman birlikte yaşanan hayat sıkıcı olamaz, neşeli deneyimlerle dolu olur.”
Kıskançlık Nedir ve Nasıl Özgürleşilir?
Büyük Üstad Akif Manaf

20 Ağustos 2018 Pazartesi

Krallar Kıskanır

BİR kral bilgenin zekâsını kıskanabilir ve hiçbir parayla o bilgeliğe sahip olamaz. Kral kıskandığı bilgeyi satın almaya çalışabilir fakat onun bilgeliğini satın alamaz. Kral ve bilge her zaman farklı zenginliklere sahip olacaklardır.

Bu arada kralın zenginliği bilgeyi kıskandırmaz fakat bilgenin zenginliği kralı kıskandırır.
Neden? Çünkü kral her şeye sahip olmak ister, bilge ise hiçbir şeye sahip olmadığını bilir.

İşte bilgeliğe sahip olmaktır kıskançlıktan özgürleşmenin temeli.

KISKANÇLIK Nedir ve Nasıl Özgürleşilir.
Büyük Üstad Akif MANAF

19 Ağustos 2018 Pazar

Doğru Beslenme

İnsanoğlu düşüncelerinin onu yaptığı şeydir. Siz ne düşünürseniz osunuz. Düşünceler yaşar ve uzayda yayılır. Düşünülen her şey insanın karakterinde çınlar. Alınan besinler düşünceleri etkiler. Eğer besin safsa düşünce de saf olur; eğer besin saf değilse düşünce de saf olmaz. Yalnış besinler alıp bunun sonucunda oluşan yalnış düşünceleri bastırmanın bir faydası yoktur. Düşünce kontrolü düşünceyi bastırmak değil, onu pozitifleştirmek ve ona hakim olmak anlamına gelir.

"Yoga: Dharana - Konsantrasyon Teknikleri" Kitabı 9.Bölüm
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

Genç Kalmak İçin

''Ömür boyu genç kalmanın sırrı bilme isteğinin canlı tutulmasıdır. Daima bilme noktasından değil bilmeme noktasından hareket etmelisin. Bu , seni canlı tutar. Olgunlaşırsın ama ihtiyarlamazsın. İlerlersin ama sona varamazsın. Yaşarsın ama eskimezsin. Zevk alırsın ama acı çekmezsin.''

Büyük Üstad Akif MANAF'ın "Olgunluk Nedir Ve Nasıl Olgun Olunur?" isimli eserinden alıntıdır

16 Ağustos 2018 Perşembe

İnsan Enerji Alanı

“İnsan enerji alanı yedi katmandan oluşmaktadır. Katmanlar yer, form, yoğunluk, akıcılık ve işleve göre birbirinden farklılık gösterirler. Yoga teknikleri sayesinde birey durugörü yeteneğini geliştirerek yedi katmanı da gözlemleyebilir. İkinci katmanda bulunan duygusal titreşimler yayılarak dış dünyaya gönderilen bilinçsiz mesajları oluşturur. Bu noktada karşılıklı çekim yasası devreye girer. Dışarı gönderilen enerji titreşimleri çevredeki benzer titreşimleri çeker. Böylece birey benzer duygusal ortam ve insanlarla yüzleşir. Bilinçli olarak kurtulmak istediği, uzak durduğu veya korktuğu insan ve çevreyle karşılaşır. Çevre, bilinçaltında bulunan bütün öğeleri gösteren bir ayna görevi yapar. Birey bilinçaltında olan bitenleri anlamak için çevresini incelemelidir. Birey, bilinçaltında saldırganlık hissi taşıyorsa, tekrar tekrar, öfkeli ve saldırgan insanlarla karşılaşacaktır. Bu insanlar bireye öfkelenerek saldırmak için fırsatlar sunacaktır. Birey bilinçli olarak sevgi ve özgürlük için çabalayıp bilinçsiz olarak kıskançlık ve özgüven eksikliği gibi titreşimler yayıyorsa, pozitif hedeflerine ulaşması engellenecektir. Yoga teknikleri sayesinde bilinçaltında bulunan negatif duygusal kalıplar çözülür ve pozitif hedeflere ulaşılır. Yoga sayesinde kişi kendini “kurban” olarak görmekten vazgeçerek, kendi zayıflık ve çaresizliğinden diğer insan ve yaşam koşullarını sorumlu tutmaktan kaçınır. Gelişen farkındalık ve özgür düşünce aracılığıyla birey kaderinin büyük ölçüde kendi elinde olduğunu ve artık kendini değiştirerek yaşamını da değiştirebileceğini idrak eder. Aslında duygular birer enerji titreşimidir. Yoga aracılığıyla titreşimlerin hızı değişince, duygular da olumlu bir şekilde değişir. Olumsuz duygular daha yüksek titreşim seviyelerine doğru yükselir. Üzüntü neşeye, korku cesarete, kıskanlık hoşnutluğa vb dönüşecektir.”
Yoga Prana Vidya Biyoenerji Bilimi
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

Çoçuk ve Mutluluk

Mutluluk sizden gelen bir şeydir, nesnelerden gelmeyen bir şey. Bu noktayı görünce mücadele etmeyi bırakmalısınız. Herkesin mücadelesi mutluluk içindir. Milyonlarca insan mutluluk için savaşmış. Mutluluk dıştan gelen bir şey değil, içten gelen bir şeydir. Çaresiz insan, mutluluğun ne olduğunu bilmeyen insan o kıvılcımı yakalamaya çalışıyor. Bu bir çaresizlik ve o çaresizlik içinde çabalıyor. Kıvılcımı bir anda nasıl çıkaracak? Bunu çocuklukta şöyle görmüş:
Çocuklukta görmüş ki, bir oyuncak alınca mutlu oluyor. Sonra o oyuncakla oynuyor, oynuyor, bitiyor. Sonra mutsuz oluyor. Sonra öfkeleniyor, mutluluk bitti. Birkaç saat sonra o mutluluk gitmiş. Sonra öfkeleniyor ve hırsını o oyuncaktan çıkarıyor. Kırıyor oyuncakları. Oradan kaynaklanıyor... İlkin mutluluk, sonra oynuyor, sonra o mutluluk kayboluyor artık çıkmıyor ve o hırsını o oyuncaktan çıkarıyor. Bitiyor o oyuncakla işi. Sonra başka oyuncak istiyor. Tekrar oyuncak istiyor. Talep ediyor. İşte bu mutluluk anlayışı çocukluktan gelen bir alışkanlık. Çocukluğunuzda kırdığınız oyuncaklar yetmedi size... Şimdi daha büyük oyuncaklar kırıyorsunuz... Yetişkinlerin oyuncakları...
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

14 Ağustos 2018 Salı

Hayal Kırıklığı Diyorlar

."Hayal kırıklığı" diyorlar. Çünkü hayallerin vardı yani beklentilerin vardı. Ve hayallerin gerçekleşmeyince suya düşünce kırılır. Hayal kırıklığı. Beklentilerin parçalandı ve büyük bir acı ortaya çıkıyor. Bazen insan yaşamak bile istemiyor.
O kadar beklenti yaratmış ki beklentiler karşılanmayınca yaşamak istemiyor, yaşamak için bir neden bulamıyor. Ve intihar edenler var. Onlar en korkak olanlar. Çünkü yaşamak cesaret ister ve yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşmek için cesur olmalısın. Başına gelen her şey senin daha önce yaptıklarının sonucudur. Bu sonuçlarla karşılaşınca kaçmayacaksın, cesaretini toplayıp acılarla yüzleşeceksin.
Bu seni daha da güçlü ve daha da cesur yapar...."

CESARET NEDİR VE NASIL CESUR OLUNUR? Spiritüel Söyleşiler ve Felsefe serisi -15. kitap AKİF MANAF

12 Ağustos 2018 Pazar

Masumiyet ve Gerçek Cesaret

“Masum olmak için, saf olmak için cesur olmalısın. Bütün bu kirliliğin içinde, bütün bu kurnazlığın içinde, bütün bu yalanların içinde masumiyeti korumak cesaret ister. Saf olmak bir nilüfer çiçeği gibidir. Nilüfer neden bir sembol olmuş? O bir saflık sembolüdür, o bir temizlik sembolüdür. Beyaz nilüfer. Başka çiçekler değil. Çünkü nilüferin bir özelliği var. Nedir o özellik? Çamurdan çıkmış ama çamurla hiçbir ilgisi yok. Nilüfer suyun üzerinde durup ıslanmayan bir çiçektir. O ıslanmaz yani kirlenmez. Bir damla, nilüferin üzerine düşerse akıp gidiyor, kalmıyor, ıslatmıyor. Hiçbir şey nilüferin saflığını kirletemez. Su damlaları üzerinde kalamıyor; o yüzden nilüfer bir simge olmuş. Bir saflık simgesi. Siz de o cesarete sahip olunca, o saflığa sahip olunca kirlenmekten korkmayacaksınız. Bunu sürekli soruyorlar. Eğer ben dürüst olursam, eğer ben özverili olursam, eğer ben merhametli olursam bana ne olur? Çünkü beni çevreleyen insanlar yalan söylüyor, hepsi beni kullanmaya çalışıyor. “Ben eğer saf, verici olursam bana ne olacak?” diye insanlar soruyor. Cesur ol diyoruz, cesaretli ol, cesur ol ve korkular kaybolacak. Bir nilüfer gibi olacaksın. O yalanlar, o kir, bu dünyanın negatif enerjisi sizi etkilemeyecek. Sadece akıp geçecek ve sizin saflığınız etkilenmeyecek, saflık devam edecek. Çünkü o masumiyetin, o saflığın peşinden tekâmül gelecek. Bir dinamik gelecek. İşte çözüm budur! Bir nilüfer gibi siz bu dünyadasınız ama bu dünyadan değilsiniz. Siz bu dünyanın içindesiniz ama bu dünya sizin içinizde değildir. O yüzden bu dünyanın kirliliği sizi hiçbir şekilde etkileyemez. Budur gerçek saflık ve masumiyet. “
Cesaret Nedir ve Nasıl Cesur Olunur?
Büyük Üstad Akif Manaf

10 Ağustos 2018 Cuma

Sessizlik


İnsanın bütünleşmesi,kendini keşfetmesi ve kendi olması için çok önemli bir unsur vardır.
“sessizlik.” Sessizlik huzurun temelidir.Huzur da aydınlanmanın temelini oluşturur.İnsanın huzuru,aşkı,sevgiyi,bütünleşmeyi,bilgiyi ve gerçeği yaşaması için arka planda herzaman sessizlik olmalıdır.Sessizlik kişiye eşlik etmediğinde,zihnin gürültüsünde ve bunun dışa vurumu olan sesli konuşmalar esnasında kişi herzaman andan kopmak durumunda kalır.İnsan, sırt üstü çimlerin üzerine yatıp zihni tamamen susmuş haldeyken gökyüzüne baktığında tamdır ve bütündür. Aşkının yanında hiçbir sesin sözün olmadığı durumda, onun gözlerine bakıp sadece aktığında kendisidir.
İnsan bir bilgenin sözlerini sessiz ve yargısız saf bir zihinle dinlediğinde edindiği şey, bilgidir.İnsanlar kalabalık halindeyken herkes sustuğunda yaşanan şey,bütünlüktür.Ve insan derin meditasyonda tüm zihni,duyguları,düşünceleri susturup her anlamda sessizliğe daldığında yaşanan deneyim gerçektir.
İnsanın sessizliğini bozan,geçmiş ve gelecek arasında salınım yapan ve sürekli birşeylerin peşinde koşturan rahatsız zihindir.Zihin tatminsiz ve bölünmüş olduğu zaman,geçmiş ve geleceğin esaretinde olması ve tatminsizlikten kurtulmak için sürekli çabalaması kaçınılmaz olur. Ne zamanki, insan tam bir tatminlik ve doyum haline ulaşır ve aslında eksik bir şeyin olmadığını ,tam olduğunu aradığı herşeye sahip olduğunu anlarsa, ozaman sessizliğe ulaşmak mümkün olur.
Sessizlik tekamülün belirtisidir,yeni  şeylerin doğmasıyla ilgilidir. Yenilenmenin işaretidir. Sessizlik anı zihnin sustuğu andır.

Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi Akif Manaf'ın "Zeka Nedir ve Nasıl Zeki Olunur " Kitabından

Yalnızlık ve Hayallerimiz

İnsanlar yalnızlık acılarından kurtulmak için hayallere dalar. Bu bir kaçıştır. Hayallere dalan insan varoluşsal gerçeği asla göremez ve bilemez. Geçmişte yaşanmış kişisel gerçekliklere göre bir insan onları zihninde geliştirmekte, hayaller kurmakta ve bu hayalleri geleceğe yansıtmaktadır. Bu tür hayalperestlik varoluşsal gerçeği görmeyi, ona göre hareket etmeyi ve asıl gerçeği yaşamayı engeller. Devrimsel gerçek şu ki, hiç kimse yalnız değil, herkes mutlak gerçek ile bağlantı içindedir ve aynı zamanda varoluşsal tek başınalık içindedir.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

Eleştirmenin Getirdiği Çöküş

Sen sürekli kendini başkalarına yansıtıyorsun. Bunu görmen gerekiyor. Bunu görebilirsin. Zekânın uyanması gerekiyor. Örneğin başka insanlarda beğenmediğin her şey sende var. O yüzden beğenmiyorsun. Sen kendini ona yansıtıp onlarda beğenmiyorsun. Ama nereden biliyorsun? Çünkü sende var. Kendini yansıtıp sonrada eleştiriyorsun. Eleştirince sende daha fazlalaşıyor. O yüzden eleştirenleri gözlemleyin bir süre sonra eleştirdiği kişiye dönüşüyor. Ne kadar eleştiriyorsa o kadar o eleştirdiği şey oluyor. Birinin hatasının altını ne kadar çizerse kendi o hatayı yapmaya başlar. O yüzden eleştirmeyin diyoruz. Kendi işini zorlaştırma. Çünkü aslında kendini eleştiriyorsun.

Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

9 Ağustos 2018 Perşembe

İkincil Çakra Merkezleri

“İkincil Çakra merkezlerinin kendilerine has renkleri yoktur, genellikle bağlı oldukları ana merkezin rengini taşırlar. El çakraları avuç içlerinde bulunurlar ve dış dünyayla bağlantılıdırlar. Bunlar Çakra sistemi ile dış dünya arasında enerji değişimini sağlarlar. Bu merkezlerdeki blokajlar ilişkilerde hassasiyet eksikliğine, çok sert veya çok gevşek bir tokalaşmaya, kendisini ifade etmekten yoksunluğa, diğerleriyle uyum içinde olmamaya, beceriksizliğe ve sanatsal maharetlerin yoksunluğuna neden olur. Diz çakraları diz kapaklarının üzerinde yerleşir ve iç enerji sistemiyle sıkı bir şekilde bağlıdır. Öğrenme ve öğretme süreçlerini düzenler. Bu merkezler tıkandığında kuşkuculuk, gurur, kibir, aşağılık kompleksi ve megalomani ortaya çıkar. Sağlıklı çalıştığında canlılık, dayanıklılık, esneklik ve kaderin her türlü cilvesine karşı koyma yetisi gelişir. Ayak çakraları ayak tabanlarının ortasında bulunur ve yer enerjisine bağlıdır. Bu merkezler diğer tüm Çakraları toprağa bağlar. Bunlar, organizmanın sağlıklı çalışması için dış dünyadan gerekli olan enerjileri alır ve enerji sistemindeki negatif enerjiyi toprağa geçirirler. Dünyevi kaygılar, duygusal travmalar ve yanlış “meditasyon” ayak Çakra merkezlerinin tıkanmasına neden olur. Bu durumda düşsellik hissi, gerçekle ilişkiyi kaybetme, fiziksel ihtiyaçları dikkate almama vb. durumlar ortaya çıkar.”
Yoga Prana Vidya Biyoenerji Bilimi
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Dünyevi Aşk

"Dünyevi aşk bir gün bitecek, bu kaçınılmazdır ama evrensel aşk asla bitmez. Bu nedenle eğer aşkınızın bitmemesini istiyorsanız onu evrenselleştirmeye çalışın, onu bencil isteklerden ve kıskançlıktan arındırın. Aşık olduğunuz insanın mahremiyetine müdahale etmeyin, bireyselliğine saygı duyun ve özgürlüğünü kısıtlamayın. O zaman aşkınız ebedilik niteliğini kazanmaya başlar ve sizi mutlu eder."
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi Akif Manaf'ın Özgürlük Nedir ve Nasıl Özgür Olunur kitabından alıntıdır...

Çaba Neden Önemli

“İnsan yalnızca çaba sonucu elde edilenin değerini bilir. O yüzden tekâmül yolunda erişilen vecit bu kadar değerlidir. Tekâmül yolunda bireysel çabaların sonucu gerçekleşen aydınlanma, bir yeniden doğma olgusudur. Birey yalnızca tekâmül yolunda yeniden doğabilir. İnsan tekâmül yolunda yeniden doğarak pek çok şey kazanmış olur. Tekâmül yolunda kazanılanlar, insan hayatında en önemli ve en değerli olan şeylerdir. Bütün bunlar bilinçli çabalar sonucu elde edilir. Tekâmül yolunda çaba başarıdan daha önemlidir, çünkü çaba yoksa başarı da olmaz. Tekâmül yolunda gösterilen bilinçli çabalar erişilen başarıyı önemli ve anlamlı kılar. Dünyasal düzeyde başarı çabadan daha önemlidir. O yüzden herkes çabalamadan başarılı olmak ister. Varoluşsal düzeyde ise çaba başarıdan daha önemlidir. O yüzden tekâmül yolunda çabalayan herkes başarıya ulaşır. Tekâmül yolunun özelliği budur: Çabalayan herkes mutlaka başarılı olur. Oysa başka hiçbir yerde çaba başarıyı garantilemez. Her insanın gizli potansiyelleri var. Bu potansiyeller yalnızca tekâmül yolunda bilinçli çabalar sayesinde harekete geçirilebilir. Bu potansiyellerden en önemlileri koşulsuz sevgi ve nedensiz mutluluktur. Koşulsuz sevgi ve nedensiz mutluluğu hissetme kapasitesi yalnızca harcanan çabalar sayesinde ortaya çıkar. Çabalayarak yetkin, olgun ve yeterli olursun. Yalnızca dünyasal hayata yeter dediğinde varoluşsal hayat başlar.”
Tekâmül Nedir ve Nasıl Tekâmül Edilir? Kitabı
Büyük Üstad Akif Manaf

Güç Sahibi Olmak

"...Kişi başkalarının üzerinde güç sahibi olduğunda onların bireyselliğini baskılar, onurunu zedeler ve onları sömürür. Bunlar çirkin bir zihnin yapabileceği şeylerdir. Böylelikle güç hırsı zihni, duyguları ve hatta bedeni bile çirkinlestirir.
Bu arada herkes, kimseye bağımlı olmayan içsel bir güce sahiptir. Bu gücü kullanarak güç hırsından özgürlesebilirsin, çünkü bu güç sayesinde bir tohumun filizlenmesini sağlayan olağanüstü gücü görebilirsin.
İçsel gücün diğer insanlara hükmetmekle kesinlikle hiçbir ilgisi yoktur. Bu güç sayesinde güneşin , ayın, yıldızların, gökyüzünün, evrenin kimseye hükmetmeyen muazzam gücünü algılayabilir, hissedebilirsin.
Akif Manaf, GÜÇ Nedir Ve Nasıl Güçlü Olunur?
Kitabından alıntıdır."

5 Ağustos 2018 Pazar

Yoga Nedir

Yoga tam, etkili, verimli ve sistematik bir şekilde insana içindeki ruhu araştırma ve algılama yolunu öğretmektedir. Birey dışsal bedeni inceleyerek içsel öze ulaşmaktadır. Kendini algılama yolunda birey bedenden sinirlere, sinirlerden hislere, hislerden duyguları kontrol eden zihne, zihinden mantığı ve iradeyi yöneten zekaya, zekadan egoya, egodan bilince ve bilinçten gerçek öze, yani ruha ilerlemektedir.

Yoga Sistemi insana doğayla, diğer canlılarla ve kendisiyle barış ve uyum içinde yaşamayı sağlamaktadır. İnsan iyiliği kötülükten, erdemliliği mengenelikten, ahlaklılığı ahlaksızlıktan ayırt etmeyi öğrenmektedir. Doğru eylemin ayrıntılı kavramı veya görev ilmi Dharma olarak adlandırılmaktadır. Dharma, evrensel düzeni oluşturan kanunlardır ve insanlığın manevi niteliklerinin temelidir. Dharma ırk, kast, sınıf ve inanca aldırmadan spiritüel hayat yaşamak için insanlığı desteklemekte, güç vermekte, yaşatmakta, yükseltmekte ve rehberlik etmektedir.

Dharma, Evrensel Ruh’tan gelen ve insan ruhunda bulunan ebedi doğru davranış kurallarıdır. Bu kuralları algılamayan ve onlara zıt hareket eden insan vicdan azabı çekmektedir. Vicdan, Dharma kurallarına zıt hareketin icrasını belirten ve içimizden haykıran ruhun sesidir. Bu kurallara göre hareket etmeyen insan hiçbir zaman huzur ve mutluluğa ulaşamaz. Olağan insan kendisiyle ve evrenle savaşmaktadır ve bu yüzden hiçbir zaman barış içinde yaşayamaz. Böylece Dharma'ya göre hareket etmek isteyen insan Yoga Sistemi’ne başvurmalıdır. Dharma kurallarına göre davranmak ve içindeki ruhu tecrübeden geçirmek için beden sağlıklı, güçlü ve temiz tutulmalıdır.

PARAMAHAMSA YOGAÇARYA MAHA YOGİ AKİF MANAF.

Karma ve Kader

Toplum insanlara çocukluktan birçok kavram empoze eder ve kalıplaşmış kavramlar vardır. Bu kalıplaşmış kavramlar insan hayatında sorunlara ve çıkmazlara neden olmaktadır. Çıkmazların yarattığı sorulardan biri de insanın başına gelenlerin kendi eylemlerinin sonucu mu, yoksa önceden mi belirlenmiş olduğudur.

Cevap şudur: İnsanın başına gelen herşey kendi eylemlerinin sonucudur, kimse insanın yaşamını değişmez bir şekilde önceden belirlememiştir. Eğer insanın başına gelenler Tanrı tarafından değişmez bir şekilde belirlenmişse o zaman insan hareketlerinden sorumlu da değildir, sorumlu Tanrı'dır. Yeryüzündeki tüm acıların nedeni Tanrı'dır. O zaman Tanrı çok gaddar, acımasız bir varlıktır. Açlıktan ölen insanların suçu nedir ki Tanrı onları bu tür acılara mahkum ediyor?

Bu tür inançlar sorumluluktan kaçmak için üretilmiştir. Çünkü bu durumda herşeyden Tanrı sorumludur, kişileri hırsız, katil vb. yapan Tanrı'dır. Ayrıca Tanrı'nın ceza verdiğinede inanılır. Eğer Tanrı herşeyi önceden değişmez bir şekilde belirlemişse o zaman neden ceza veriyor? Bir insana suç işletiyor sonrada ceza veriyor. Bu tür bir inanç Tanrı'nın ya mantıksız ya da son derece acımasız olduğunu gösteriyor. Böylelikle hatalı inançlar yanlış sonuçlara vardırıyor.

Gerçek şudur ki, Tanrı kimsenin suç işlemesine neden olmaz ve kimseyide cezalandırmaz. İnsan sağlıksız istek ve düşünceler sonucu suç işler ve evrensel Karma yasası da ektiklerini biçmesini sağlar. Biçilenlerin bir kısmına ödül bir kısmına ise ceza denir. Ödül ve ceza sadece tanımlardır, gerçekte ise insan yalnızca ektiklerini biçiyor.

(Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf'ın Kader Nedir Ve Nasıl Efendisi Olunur adlı eserinden alıntıdır.)

Sorumluluk

"Sorumluluk" kelimesi "soru" sözcüğünü içermektedir. Bu bir tesadüf değil, çünkü evrende tesadüf diye bir şey yok. Sorumluluğun ne olduğunu anlamak için insan toplumsal sorumluluğu üstlenmiş insana soru sormalıdır.

Yanlızca o zaman birey evrensel sorumluluğun ne olduğunu anlar, onu üstlenir ve evrensel özgürlüğe sahip olur. Aslında sorumluluk dünyasal her şeye devrimsel tepki verme becerisidir.

Devrimsel gerçek şu ki, bir insan sorumluluk üstlenmeden olgunlaşamaz, aydınlanamaz ve içsel devrimi gerçekleştiremez. Böylece de özgürlüşemez ve tekâmül edemez.

Büyük Üstad Akif Manaf

3 Ağustos 2018 Cuma

KISKANÇLIKTAN NASIL KURTULABİLİRİZ?


Kıskançlık ikinci çakra ( Svadisthana Çakra) duygusudur ve bu yüzden de o çakra düzeyindeki dürtülerle, cinsellikle, bedensellikle ilgilidir. O yüzden çok primitif (ilkel) bir duygudur.
Kıskançlığı besleyen şey özgüven eksikliğidir. Herkes belirli şeylere sahiptir, belirli meziyetleri vardır ama birinci çakra (Muladhara Çakra) bloklanmışsa, özgüven yoksa kişi kendi sahip olduklarını göremeyecek, hep başkalarının sahip olduklarını görerek, kıskançlık hissini körükleyecektir.
Kıskançlık da iki boyut var, birincisi “olmadığın şey olma”, ikincisi “sende olmayan şeye sahip olma isteği”. Bu ikili acı kaynağı…
Çünkü insan ne olmadığı şey olabilecek ne de sahip olmadığı şeylere sahip olabilecek. Çünkü onlar ona ait değil, onunla ilgili değil. Bu iki dürtü kıskançlığa neden olmaktadır.
Kıskançlığın dönüşümü başkasının mutluluğundan mutlu olmaktır. Orijinal Yoga Sistemi uygulamalarıyla bütünleşme gerçekleştiğinde başkasının başarısı sizi mutlu eder. Bütünleşmiş farkındalık o başarının parçası olduğunu anlamaktır. Ve farkındalık gelişince, evrensel farkındalık devreye girince kişi bu kıskançlık hissinden kurtulmaya başlar.

Büyük Üstad ile Söyleşi...
Yoga Academy Journal 8.sayı

Aşk ve Saklambaç

Bu sana gelsin 💜
Benliğin ötesinde ruhi öz saklanmıştır. Ruhi varlık bu evrene sevgi dolu bir oyun için gelmiştir ve sergilediği ilk oyun saklambaçtır. Ruhi öz evrende bu evrende çeşitli oyunlar sergilemek için benliğin arkasına saklanmaktadır. 
Bu yüzden dünyanın tüm kıtalarında ve tüm ülkelerinde çocuklar saklambaç oyununu mutlaka oynar. Çünkü bu oyun En üst düzeyden en alt düzeye yansımaktadır.  Saklambaç evrensel bir oyundur çünkü her bireyin doğasından kaynaklanır.
Oyunun sonunda iki birey bir araya gelir yani saklanan bulunur ve bir coşku ortaya çıkar. Heyecan dolu bir bekleyiş  ve sonunda coşku dolu bir birleşme vardır.
Aslında aşk oyunu iç doğanın yönlendirdiği bir saklambaç oyunudur. Aşkın tükenmemesi için sonuca değil,  oyunun kendisine odaklanmalısın. Tıpkı küçük çocuklar gibi saklambacı oyunun kendisi için oynamalısın sonucu için değil. Saklambaç en çok bulma değil,  arama aşamasında heyecan vericidir.

Büyük Üstad Akif Manaf
Sezgi Nedir ve Nasıl Gelişir kitabından alıntı. ..

31 Temmuz 2018 Salı

Meditasyon

“Başarılı ve mutlu yaşam için uyanık ve aktif durumda olmalısınız. Doğru ve düzenli meditasyon çalışmaları genel sağlığınızı geliştirir ve etkili bir biçimde çalışma kapasitenizi arttırır. Doğru yapılan meditasyonun en faydalı sonucu, varoluşun ebedi olduğunun daima farkında olmak ve sonsuzlukla bağlantıyı kaybetmemektir. Meditasyon yenileyici ve canlandırıcı ruhsal etkilerden yararlanmanın bilinçli biçimidir. Tekrarlanan bilinçüstü haller zihinsel alanı arındırır, böylece zihinsel aydınlanma gerçekleşir ve tüm illüzyonlar ortadan kalkar. Meditasyon sayesinde birey ruhi özü ile temasa geçerek yenilenir, canlanır, aydınlanır. Ayrıca bağışıklık sistemi güçlenir, biyolojik yaşlanma süreçleri yavaşlar, yenileyici enerjiler uyanır, beyin ve sinir sistemi arınır, salgı bezleri ve organlar uyumlu çalışır ve bütün beden baştan aşağı enerjiyle dolar. İnsan, evrenin ritimleri ve akışları ile uyum içinde olur. Birey evrenin süreçleriyle uyumlu olduğunda bu süreçlere dahil olur ve bütün ihtiyaçları kendiliğinden karşılanır. Doğru düşünmeye ve doğru eylemlerde bulunmaya başlar. Olaylar, ilişkiler ve koşullar spiritüel tekâmülü bütünüyle destekleyici şekillerde gelişir. Meditasyon sayesinde birey yüzleştiği sorunlara etkili çözümler bulur. Zihnini olasılıklara açar ve arzu edilen sonuçlara ulaşır. Olaylar düşünülmeyen biçimde bireyin lehine dönecektir; sağduyu ve yetenekler evren tarafından beslenecektir. Orijinal Yoga Sistemi sayesinde çözülemeyecek bir sorun, iyileşemeyecek bir hastalık, herhangi bir zorluk veya başarıyı engelleyecek herhangi bir sınır kalmayacaktır.”
Yoga Dhyana Meditasyon
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

Alın Yazısı

Kader denen olgu sadece olumlu ve olumsuz geçmiş Karma' ların toplamıdır ve en alt üç Çakra' da kayıtlıdır. Peki neden Kadere "alın yazısı" denir? Aslında kader alında yazılı değildir, en alt üç çakrada yazılıdır. Fakat bu çakralar alında bulunan Acna Çakra tarafından yönlendirilir. Bu yüzden kaderi belirleyen karmik tepkiler Alın Çakrası denen Acna merkezinden tetiklenir. Kadere "alın yazısı "denilmesinin nedeni de budur. Dünyevi bağlılıklar en alt üç çakra da bulunur, çünkü bu çakralar fiziksel bir biçime sahip olan toprak, su ve ateş elementleriyle ilgilidir.

Kundalini Gizemli Evrim Enerjisi Kitabı 7.Bölüm
Büyük Yoga Üstadı Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi Akif Manaf

30 Temmuz 2018 Pazartesi

Eleştiri

HER GÜN OKU!
Sen bir öznesin o yüzden de öznelliğini sürekli yansıtıyorsun. Sen ego'lu birini görüyorsun sana batıyor. ÇÜNKÜ SENDE DE EGO VAR! Ve başka bütün eleştiriler SENİNLE ilgili.
Sen kendinde olan şeyleri görebilirsin. Kendinde olmayan şeyleri göremezsin. Göremezsin. Ve sen birine bakıp sonsuzluğu göremezsin. Çünkü şu an sonsuzluk nedir senin için, tamamen anlamsız bir şey.
Sen sonlu nesnelerin içinde bulunuyorsun. O yüzden birine bakıp; buna bak ya sonsuz diyemezsin. Böyle bir kavram yok. Ama sahip olduğun birçok başka şey var. Birine bakıp ne kadar da kıskanç deyince kendi kıskançlığını yansıtıyorsun. Ne kadar da çirkin deyince kendi çirkinliğini yansıtıyorsun. Çünkü her şey yansıtma yasasıyla çalışıyor. Ve bil ki bu yansıtmalar azalınca işte tekâmülde ilerliyorsun.
Bu arada bir de çekim yasası var. Eleştirdiğin her şeyi sen kendine çekiyorsun. Çünkü evren hep git-gellerden ibaret. Sarkaçtan ibaret. Tekrarlamalardan ibaret.
Kişi kıskanç olduğu için kıskançlığı başkasında görebilir. Ve sonra buna tepki verince bak ne kadar da kıskanç deyince kendi kıskançlığı da katlanıyor. O sanki kıskançlık kapısını açıyor ve kişideki kıskançlığı davet ediyor. Ve onun kıskançlığını alıyor. Bil ki, eleştirdiğin her şeyi sen içine alıyorsun. Belki de bu şeyi sevmiyorsun, yargı şeklinde oluyor ama çok akla sığmaz bir şekilde evrenin işleyişine göre onları davet ediyorsun, topluyorsun...
Bil ki eleştirdiğin her şeyi sen davet ediyorsun. Bir sürü eleştirdiğin her şey sende ortaya çıkıyor ve sen de katlanmaya başlıyor.
Eğer bunu gözlemlersen bunu göreceksin. İşleyiş budur.
Eleştirdin mi o şey sana gelecek aynı hatayı sen de yapacaksın. Birini eleştiriyorsun bak yanlış yapıyor, şöyle yapıyor, böyle yapıyor gözlemle bir süre sonra aynı şeyi sen de yapacaksın. Aynı hatayı sende yapacaksın. Yani kaçınılmaz bir şekilde. Sen kurulmuş saat gibi bir mekanizmayı devreye sokuyorsun. Eleştiriyorsun kendin aynı şeyi yapacaksın. O yüzden yargılardan özgürleşmek çok önemli. O yüzden size diyoruz ki yargılama o zaman yargılanmayacaksın. Başkaları da seni yargılamayacak. Çünkü bu bir alışkanlık.
Ama eğer sende yargı yoksa o zaman yargıyı çekmeyeceksin. O zaman yargılansan bile bu senin genel eylemsel gidişatını engellemeyecek. Çünkü hiç farkında olmadan bütün bu yargılar ve eleştiriler seni kısıtlıyor. Bunun farkında değilsiniz ama bu büyük bir engel. Yargıdan korkmak. Ne diyorlar? Ayıp, insanlar ne der? Komşu ne der? Bu ne der o ne der?
İnsanlar sürekli bu modda değil mi? Böyle yapma o ne der bu ne der. Sürekli yargıdan korkmak. Beni yargılayacaklar öyle yapma, öyle giyinme, öyle bakma, öyle gülme, sesli gülme, kahkaha atma ya da ağlama ya da bağırma ya da kısa etek giyme, şort giyme, şunu yapma, bunu yapma.
İşte yargıdan korkmak. Ama sen ne kadar yargılarsan o kadar yargıdan korkacaksın. Çünkü sen yargılıyorsun. Sen o enerjiyi gönderiyorsun o zaman o enerji geri dönüyor ve seni engelliyor. Yargılamak kendini engellemek demek. Potansiyellerini kaybetmek demek. Ne kadar çok yargılarsan o kadar çok gücünü kaybedeceksin.
Bu arada basit enerjisel düzeyde de sen zaten zamanını enerjini yargıya harcıyorsun. Boşuna harcıyorsun. Ve o yargıların hepsi sana dönüyor. Ondan sonra çevrenin yargısı seni kontrol etmeye başlıyor. Bir süre sonra sen bir kukla haline geliyorsun, artık çevre seni kontrol ediyor. Çevre ne diyecek? Nasıl tepki verecek? Sürekli o kaygıdasın. Nasıl giyineceğim, ne yapacağım?
Beyaz giyinme kışta bana deli derler. Ve bunun gibi her şey. İşte sürekli yargılanmaktan korkmak. O yüzden evet farkındalığını bu yönde kullanacaksın. Ve kendine kısa bir formül kullanabilirsin. Al sana yargılardan kurtulma formülü; nedir o formül?
Bakıyorsun kıskançlık görüyorsun ne kadar da kıskanç. Ve formül şudur; “Kendine bak!!” Kendine bak! Kendine bak! Kendine bak! Bu formülü tekrarla. Her yargıladığında bu formülü tekrarla kendine göreceksin. Kendine aynı şeyi göreceksin. Ne kadar çabuk sen yargılardan kurtulursan o kadar hızla ilerlemeye başlarsın. Şaşıracaksın.
Koskoca bir yük sırtından düşecek. O kadar hafifleyeceksin ki, göreceksin ki tonlarca yargı yükünü sen üzerinde taşıyormuşsun. Ve o taşıdığın yargı yükü seni engelliyor. Belini büküyor. Böyle zorla yürüyorsun. İşte o yükü bırakınca müthiş bir özgürlük gelecek. Ve bütün o yargıladığın şeyler hızla yok olacak. Senden uçup gidecek kuşlar gibi...
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

Öz Benlik

"BİLİMSEL araştırmaların tüm amacı bireyin kendini ve kim olduğunu unutmaktır. Kişi uzay, mekân, uzam ve zaman ile o kadar meşguldür kendine ayıracak zaman bulamamaktadır. Birey tüm hayatını bilimsel araştırmalarla geçirmesine rağmen ölüm döşeğinde kim olduğuna dair bilgiden yoksundur. Bu bir trajedidir! Çünkü kişi her türlü nesnel bilgiye sahip olmasına rağmen hayatta en önemli şey olan öznel bilgiye sahip değildir. Yani birey hayat boyu nesneleri araştırmış ama kendisini araştırmamış. Neden?

Çünkü kendisiyle yüzleşmekten korkmuş, kim olduğuna dair bilgi edinmekten kaçmış, kendisini görmek istememiş. Neden? Çünkü nesnelerle uğraşmak rahatlatıcı kendisiyle uğraşmak ise rahatsız edici ve sinir bozucudur. Birey içindeki o bütün nefreti, öfkeyi, kıskançlığı, kini, hırsı, açgözlülüğü, şiddeti, ihtirası, doyumsuzluğu vs. görmek istemiyor. Çünkü öze ulaşmak için bunlarla yüzleşmek, bunları tanımak ve bunları aşmak zorundadır.

Bütün bunlarla uğraşmaktansa, benliği inkâr etmek daha kolaydır. 'Kendini inkâr et, kendini çöpe at, kendini yok et, intihar et' egodan gelen talimat budur. Çünkü ego gerçek benliğini bulmanı istemez – özbenliğin bulunuşu egonun yokoluşudur!"

BİLGİ Nedir ve Nasıl Bilgili Olunur?
Büyük Üstad Akif Manaf

29 Temmuz 2018 Pazar

YOGİ

"YOGİ, Asanalar vasıtasıyla bedenîni geliştirerek vücudu ruh için yararlı bir araç haline getirmektedir. Yogi ruhun yükselmesi için bedenin yararlı bir araç olduğunun farkındadır. Eğer beden güçsüz ve hasta ise, ruh uçma kapasitesini yitirmiş kuşa benzer.

YOGİ ölüm korkusundan özgürdür çünkü zamanın bedeni nasıl çökerttiğinin farkındadır. O, bedenin hayat boyu devamlı değiştiğini ve ölümün bedenin son bir değişimi olduğunu bilmektedir.
Doğum ve ölüm doğal bir olaydır ama ruh doğum ve ölüme tabi değildir. Beden ruhun kıyafetidir ve insan eskimiş beden kıyafetinin yırtılıp gitmesine üzülmemelidir.

YOGİ, bedenin yalnız haz almak için değil; insanlara ve topluma hizmet için verildiğini anlamaktadır. O, bedenin kendi malı olduğunu düşünmez ve bedenin bir gün gideceğini hiçbir zaman unutmaz. Asanaları  uygulayarak birey hayatta en önemli şeyi; sağlığını kazanmaktadır. Sağlık öyle bir şeydir ki parayla alınamaz, yalnız emek vererek kazanılabilir.

Sağlık bedenin, zihnin ve ruhun tam bir uyum ve denge halidir.

Büyük Üstad Akif MANAF'ın
YOGA/Asana Vücut Çalıştırma Sanatı Kitabı

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Nefret Sesi

“Nefret Sesi
Müzik, şarkı ve dans mutluluk vericidir. Bir insan kendinden geçercesine dans edince içindeki sevgi nefret ile dans eder ve nefret kendinden geçerek tekrar sevgiye dönüşür. O yüzden sevdiğin insandan nefret etmekten korkma sadece onunla dans et ve nefretin tekrar sevgiye dönüşmesini sağla! İnsanlara ta çocukluktan itibaren, “sevdikleri insandan nefret etmemeleri” öğretildi. İşte bu, daha sonra insanların hayat boyu karşılaştığı zorluklara, acılara, çıkmazlara, üzüntülere, hayal kırıklıklarına, pişmanlıklara ve suçluluk duygusuna neden oldu. Bu ikilikler dünyasında insanlara ta çocukluklarından itibaren ikiliğin bir kutbunun kötü bir şey olduğu öğretilmektedir. İşte bütün sorunların nedeni bu yanlış eğitimdir. İkilikler dünyasında sevdiğin insandan nefret etmek nefes alıp vermek kadar doğaldır ve kötü bir şey değildir. İnsan bu gerçeği kavrayınca nefreti kabullenir ve bu kabulleniş nefretin tekrar sevgiye dönüşmesini sağlar. Nefret olduğu gibi kabul edildiğinde, sevgi üstün gelmiştir. Artık bölünme yoktur, birlik vardır. İki bir olmuştur ve bir olan var olmuştur. Sevgi ile nefret birlik olup bütünlük içinde kabul edildiğinde, birey olağanüstü derinliğe ve sıradışı içgörüye sahip olur. O zaman birey tarif edilmez bir aşkınlık haline erişmekte ve dünyasal sevgi ile nefreti barındıran varoluşsal aşka dalmaktadır.”
Nefret Psikolojisi
Büyük Üstad Akif Manaf

27 Temmuz 2018 Cuma

Kıskançlık ve Sevgi

KISKANÇLIK ve Sevgi iki zıt kutuptur...

Kıskançlık tekel sevgi ise çokel demektir.
Kıskançlık tutmak sevgi ise vermek demektir.
Kıskançlık hapsetmek sevgi ise özgür bırakmak demektir.
Kıskançlık sahip olmak sevgi ise olmamak demektir.

SEVGİ, avuçlarını açmak kıskançlık ise avucunun içine almak demektir.

Kıskançlık psikolojisi cahilliğe dayanmaktadır. Birey kendisi, başkaları ve ilişkileri hakkında hiçbir şey bilmediğinde kıskançlık ortaya çıkar.
Cahillik kıskançlık doğurur kıskançlık ise cahilliğe neden olur. Bu kısırdöngüden özgürleşmenin tek yolu tekamüldür.
Çünkü yalnızca tekamül yolunda birey sevginin gerçekten ne olduğunu idrak eder.

KISKANÇLIK Nedir ve Nasıl Özgürleşilir?
Büyük Üstad Akif MANAF

İçimdeki Boşluk

“Kişi kendindeki belirli özellikleri sevmeyince ve onları kabul etmeyince bir boşluk oluşuyor. O boşluğu nefret dolduruyor çünkü kendine sevgisi yok. O zaman kişi sevgiyi dışarıdan almaya çalışıyor ve alamayınca da sevgiyi alamadığı insanlardan nefret ediyor. Yani kişi sevgiden nefret etmeye başlıyor. Bu bir insanın yaşayabileceği en büyük trajedi! Sevgiden nefret etme trajedisi. Bu trajedinin sonu intihardır çünkü sevgiden nefret eden insan yaşamdan da nefret eder ve yaşamı yok etmek ister. Nefretin temelinde olan şey nedir? Kendini sevmemek ve kabullenmemektir. Bu yüzden kişi kendisini sevecek birini arıyor ve bulunca ondan kendisini sevmesini bekliyor. Sevmeyince de ondan nefret ediyor. O yüzden bütün dünyevi ilişkiler çatışma dolu. Çok güzel bir ilişki kuruyorsun ve birdenbire çatışma ortaya çıkıyor. Çünkü içindeki boşluk doldurulmamış ve birileriyle onu doldurmaya çalışıyorsun ama çatışma çıkınca o boşluk nefretle doluyor. İnsan içindeki nefretten kendisiyle nefretten özgür sevgi iletişimi kurarak özgürleşebilir.”
Nefret Psikolojisi, Akif Manaf kitabından alıntıdır.

26 Temmuz 2018 Perşembe

Korkuları Aşmak

Korkuları aşmak için üç şeye ihtiyaç var: Zeka, Mizah ve Sevgi. Zekanı uyandır, korkularına gül ve yüreğini sevgiyle doldur-korkular kaybolmaya başlayacaktır. Korkutan şeyleri gör, onlara gül ve onları sev-korkacak bir şey kalmayacak. Bir insanın hayatı ya sevgiyle ya da korkuyla kontrol edilebilir. İnsanlar gerçek sevginin ne olduğunu bilmedikleri için hayatı korkuyla kontrol etmeye çalışıyorlar. Sonuç: Paramparça olan hayatlar ve darmadağın olan insanlar. Sevginin olmadığı yerde korku filizlenmeye başlar. Sevgi boşluğunu her zaman korku doldurur. Sevginin yokluğunu korkunun varlığıyla anlarsın. Sevgi yoksa insanın içinde pozitif hiçbir şey bulunamaz.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Korkular

İnsanlar önce döllenmeyi sağlar, sonra da çocuk olsun mu olmasın mı diye düşünür. İşte uyanmamış zeka budur!Tıpkı bunun gibi insanlar önce korkuyu yaratır sonra da yok etmeye çalışır. Size korku konusunda zeki olmanın yolunu gösteriyoruz. Korkunun kaynağının farkına varacaksın ve korkunun döllenmesini engelleyeceksin. O zaman korku doğmayacak. Yani önce korku tohumlarını atıp sonra da filizlenmesini engellemek yerine, tohumların atılmamasını sağlayacaksın. Bu kökten bir çözüm. Korkuların kökünü kurutacaksın. O zaman bir daha ortaya çıkmayacaklar. Yani korkuları önlemek, onlarla uğraşmaktan daha zekice bir yaklaşımdır. Korkuların ortaya çıkmaması için farkındalığını kullan. Ve mevcut korkularını dönüştürmek için yine farkındalığını kullan. Böylelikle korku olayında farkındalık tek ilken olsun.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

23 Temmuz 2018 Pazartesi

Bütünleşmek

“Yoga kelimesinin bir tarifi de bütünleşmektir. Uyguladığımız teknikler bütünleşmeye neden olur. Bütünlüğü böyle kazanıyorsunuz. Gelişen farkındalık aracılığıyla vücudu bir sağaltım laboratuvarına çeviriyorsunuz. Orijinal Yoga Sistemi’nde bu vücudu bir araştırma aracına çeviriyorsunuz ve siz aslında bir araştırmacı oluyorsunuz. Yaşamı, varoluşu ve kendinizi araştırmaya başlıyorsunuz. Hiçbir zaman yapmadığınız bir şeyi yapıyorsunuz. Kendinizi inceliyorsunuz, araştırıyorsunuz. Bu bir başlangıç ve araştırınca ne görüyorsunuz? Parçalanmış bir kişilik, bir yaşam görüyorsunuz. Yani sevgi var mı, yok mu? Seviyor muyum? Nefret mi ediyorum? Kişi tam da bunu anlamıyor. Seviyor mu, nefret mi ediyor? Gerçekten bu iş olacak mı, olmayacak mı? Bunun da cevabını veremiyor, çünkü yaşamı paramparça, kişiliği parçalanmış. Zihinsel parçalanma, fiziksel parçalanma ve bütün hastalıkların nedeni budur. Orijinal Yoga Sistemi ile bütünlüğe doğru ilerlemeye başlıyorsunuz. Bu bütünleşme nasıl başlıyor? Aslında teknikler sadedir ama derin etkileri vardır. Başlangıçta yaptığımız nefesler ve nefesle hareketin senkronizasyonu yani eşzamanlılığı bir bütünleşmenin başlangıcıdır. Orijinal Yoga Sistemi’nde görüyorsunuz ki her kelimenin arkasında bir pratik uygulama var, her uygulamanın arkasında bir gerçekleştirme var. Yani o bütünlüğe nasıl ulaşıyoruz? Ulaşma araçlarından biri de doğru nefes ve doğru hareket ve onların eşzamanlı hale gelerek birleşmesi, bir bütünlük oluşturmasıdır. Sonra bu bütünleşme enerji düzeyine de yansıyor. Hareket, nefes ve enerji akımlarının bütünlüğü oluşuyor. Sonra da enerji merkezleri düzeyinde gerçekleşiyor; vücuttaki enerji merkezlerinin ve kanallarının dengeli ve bir bütün olarak çalışması sonunda zihinsel bütünleşmeye neden oluyor. Kişinin parçalanmış zihni toparlanıyor, bütünleşiyor.”
Kader Nedir ve Nasıl Kaderin Efendisi Olunur?
Büyük Üstad Akif Manaf

22 Temmuz 2018 Pazar

Sevilme İhtiyacı

Sevilme ihtiyacı sonsuz olduğu için onun neden olduğu esaret ve yalnızlık da sonsuzdur. Birey ne yaparsa yapsın sevgilisi hep daha fazlasını hayal edecek ve hayal kırıklığına uğrayarak çaresiz hissedecektir.
Her aşık yeterince sevilmediğini düşünüyor çünkü kimse gerçekten sevemiyor. Herkes sadece sonsuza dek sevilmeyi bekliyor ve sitem ediyor. Gerçek şu ki yalnızca sevilme ihtiyacı olmayan insan gerçekten koşulsuzca sevebilir.
Peki, kimdir o sevilme ihtiyacı olmayan insan? Kendini seven insan. Bir insan ebedi ruhi varlık olduğunu anlayıp kendisini özündeki varoluşsal sevgiyle severse yani Mutlak olanın sevgisine kavuşursa, sevilme ihtiyacından ve yalnızlıktan özgürleşir. Bunun başka yolu yoktur!
YALNIZLIK Nedir ve Nasıl Aşılır?
Büyük Üstad Akif Manaf

Uyanık Bilinç

“Zihin sayısız düşünceler tarafından dondurulunca canlılığını ve gücünü kaybeder fakat Yoga tekniklerinin ateşi zihinsel buzları eritince zihin ayna gibi ruhi özü yansıtmaya başlar ve ruhi varlığın koşulsuz, özverili ve saf ebedi doğası ortaya çıkar. Samadhi halinde birey geçici beden, zihin, duygular, düşünceler ve maddi benlik olmadığını idrak eder. İnsan özünde saf bilinç olduğunu ve geçici bir biçim aldığını anlar. Tüm bedenler ebedi bilincin aldığı geçici biçimlerdir. Fakat insan şaşırarak bedeni ebedi gerçeklikle bir tutar. Siz varoluşun özüsünüz ve geçici bedende bulunuyorsunuz. Bilincin saf özü Samadhi halinde yaşanmaktadır. Samadhi tüm nesnel arzuları yok eden yumuşak, dengeli eylemsizliktir. Samadhi karmik etkileri yakan kozmik bir ateştir. Böylece Samadhi ne fiziksel bilinçsizlik ne de yok oluşun uyuşuk halidir. Samadhi tutkuların olmadığı haldir. Sadece bu halde, yani tamamen uyanık bilinç halinde gerçek tümüyle ortaya çıkar. Samadhi yeni bir yaşam tarzına uyanıştır; bu yaşam tarzında birey hayatı inkar etmez fakat sade yaşamayı tercih eder ve saadetin kendi içinde olduğu öğrenir.”
Yoga Samadhi Sınırları Aşmak
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

Tek Başınalık

Bu dünyaya ait olanlar aidiyet arar, bu dünyaya ait olmayanlar ise bütünlük ararlar. Aidiyet yalnızlığa bütünlük ise tek başınalığa neden olur. Tek başına olan insan bu dünyada yürür fakat bu dünyanın dışında kalır. O, bu dünyada yabancı değil, sadece yolcudur. Bu dünyadan geçer ve ötesine gider. O kalabalığın içinden geçse bile tek başınalığını korur. O, bu dünyadadır fakat bu dünyadan değildir. TEK BAŞINA OLAN İNSAN BAŞKALARIYLA BİN BİR İLETİŞİM KURAR FAKAT BİR TANESİNE BİLE AİT OLMAZ, HEP AYRI DURUR. O herkese yakınlık gösterir, samimi olan herkes ona yakın hisseder fakat o yakınlığın arkasında mesafe vardır çünkü o, bu evrene ait değildir. Bu varoluşsal mesafe özgürlük mesafesidir. Bu mesafe bireyi bu dünyada olmasına rağmen bu dünyadan özgür kılar. Bu mesafe mesafeli olmak demek değildir, neşeli olmak demektir. Birey bu dünyaya ait olmaz fakat kendine ait bir alanı olur.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

21 Temmuz 2018 Cumartesi

Antilop

“Eğer nesne yeterince yükselerek yerçekimi alanının dışına çıkmışsa, dünyanın manyetik güçleri onu geri çekemez. Dünyanın yerçekiminden kurtulmak için roket çok büyük bir hızla fırlatılmaktadır. Buna benzer, bilinç Anahata çakra düzeyine yükseldiğinde birey kaderin etkisinden kurtulmaktadır. Yükselen bilinç iradeyi tetikler, irade titreşimi hızlanarak özgür irade düzeyine ulaşmakta ve kısmet çekiminin ötesine çıkmaktadır. Özgür iradesini kullanarak birey önceki yaşamlarda birikmiş gizli etki ve eğilimlerin tesirinden kurtulur. Bilinç Anahata çakra düzeyine ulaştığında birey gerçek Yogi olmaktadır. O zamana kadar birey sadece Yoga öğrencisidir. Bu dünyada sayılı gerçek Yogi mevcuttur ve sadece bir kaç gerçek Yoga Üstadı vardır. Bilinç Anahata çakra düzeyine ulaştığında birey Yogi olmaktadır, çünkü tamamen Yoga şuur düzeyinde yerleşmektedir. Yogi yalnızca kendi güçlerine ve Evrensel Bilinç’e güvenmektedir. O dıştan gelen hiçbir şeye bel bağlamamaktadır. Anahata Çakra düzeyinde kaderden kurtuluş ve geleceği özgür irade aracılığıyla belirleme gerçekleşmektedir. Bu aşamada zihin devamlı kontrol altında olmaktadır, çünkü olumsuz kararlar ve eylemler bilincin alt düzeye inmesine neden olabilir. Bu durumda bilinci yine Anahata Çakra düzeyine yükseltmek çok zor olacaktır. Bilincin bu tür çöküşünü önlemek için birey her zaman antilop gibi uyanık olmak zorundadır. Antilop her sese çok duyarlıdır. Buna benzer birey her fikre dikkat etmelidir. Bu yüzden antilop Anahata Çakra merkezinin taşıyıcısıdır. Antilop huzursuzluğun değil, uyanıklığın simgesidir.”
Yoga Çakra Enerji Merkezleri Bilimi
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf

Sevilmek İstiyorum

Günümüzün insanı sevilmeye ihtiyaç duyar fakat sevemez. İşte en büyük sorun budur: sevilmeye ihtiyaç duymak ama sevememek! Gerçek şu ki yalnızlık çeken insan sevemez fakat en çok sevgiye ihtiyacı olan insan da yalnızlık çeken insandır. Yalnızlık çeken insanın sevilme ihtiyacı o kadar büyüktür ki sevgi kokusu aldığı insana sıkıca yapışır. Bu yapışma eğilimi sevgi akışını engeller ve kişi gerçekten sevemez, sadece rol yapar. Bu aşk rolü yapmanın arkasında duygusal sömürü yatmaktadır. Kişi: "Seni seviyorum" der fakat derdi sevilmek ve sevgi almaktır. Yalnızlık çeken insan sevgi vermekten acizdir çünkü verecek sevgisi yoktur. Aslında sadece sevgi değil şefkat, merhamet, mutluluk, coşku vb. hiçbir şeyi yoktur. O sevgi fakiri fakat yalnızlık zenginidir. O sadece yalnızlığını paylaşmak için ilişkiye girer fakat paylaştığı yalnızlık karşısındaki kişiyi mahveder. Bu anlamda yalnızlık çeken insanlar tehlikelidir çünkü öfke ve nefret doludur.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi