<data:blog.title/>

<data:blog.pageName/>-<data:blog.title/>






akif manaf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
akif manaf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2019 Perşembe

Küresel Siyasî Kaos

İnsanlığın küresel sorunlarını çözmek için dünyanın siyasal dinamiklerine kuşbakışı bakmak gerekir. Küresel siyasi kaosun nedeni herkesin içindeki kaosun bir araya gelmesidir. Herkes içindeki kaosu küresel kaosun içine akıttı ve onu bu şekilde besledi. O yüzden çözüm küresel kaosu devirmek değil, bireysel kaosu kozmosa dönüştürmektir.
 
Tekâmülsel değişim sayesinde dünya yepyeni bir siyasi fenomene dönüşebilir – nefret ve şiddet barındırmayan bir gezegen olabilir! Bu değişim şimdi gerçekleşmeli, çünkü fazla zaman kalmamış. Buradaki amaç, koşulsuz sevgi saçan değişim dansını tüm dünyayla paylaşmaktır. Çünkü paylaşmak var olmak demektir ve var olmak mutlu olmak demektir. Keza insanlar koşulsuz sevgi ve nedensiz saadetle dolarsa Üçüncü Dünya Savaşı asla gerçekleşmez. Onun yerine yeryüzünde Birinci Dünya Barışı ortaya çıkar.”
 
Dünyadaki yıkımı durdurmak için silahlara değil müziğe, şarkıya, dansa, sevgiye, tekâmüle, yaratıcı güce, değişime ve saadete ihtiyaç var. O zaman doruğa ulaşacak  tekâmül ve değişim gücü tüm dünyayı yıkımdan koruyacaktır.”
 
SİYASET Nedir ve Nasıl Yapılır?
Akif Manaf
 

2 Temmuz 2019 Salı

Mutsuzlar için Ne Yapılacak

Mutsuz bir insana sempati duymak yerine mutluluğu onunla paylaşarak yardım etmek gerekir. Kişi mutsuzken ona sempati duymak yardım değildir, anti-yardımdır. Mutsuzluk değerli bir şey veya saygıdeğer bir şey değildir. Tam tersi mutsuzluk en değersiz şeydir. Mutsuz bir insanı mutlu etmeye çalışırken mutsuzluğun saygıdeğer bir şey olmadığını açıklayın. Mutsuzluk çirkin bir şeydir ve bu çirkin şeyden ne kadar çabuk kurtulursan o kadar çabuk güzelleşirsin. Mutsuz olmak insanlığa en büyük zararı vermektir. Aslında mutsuz insanlar topluma zarar vermektedirler. Mutlu insanlar ise toplumun en yararlı bireyleridir. O yüzden topluma zarar vermemek ve toplumun en yararlı parçası
olmak için mutlu olmalısın. 
Büyük Üstad Akif Manaf

25 Haziran 2019 Salı

Gunalar


Bu evrende üç Guna denen nitelik var: Sattva – aydınlık ve erdemlilik. Racas – ihtiras, şehvet ve hareketlilik. Tamas – atalet ve cahillik. İnsan sürekli bu üç niteliğin etkisi altındadır. Bu üç niteliğin etkisi altında mutluluk da üç türdür. Erdemlilik modunda mutluluk, ihtiras modunda mutluluk ve atalet modunda mutluluk. Günümüzde insanların en iyi bildikleri mutluluk atalet modunda olan mutluluktur. Yani hiçbir şey yapmamak, tembellik yapmak ve mutlu olmak. Atalet ve tembellik yüzünden bireyin mutlu olmak bile umurunda değildir. Cehalet etkisi altındaki birey cahilce eylemler aracılığıyla mutlu olmaya çalışır. Örneğin bir şey çalmak, birini dövmek veya işkence yapıp öldürmek. Bu tür mutluluk çöküşe ve acılara neden olmaktadır. Cehalet modundaki mutluluk tembellikten, amaçsızlıktan, zamanı boşuna harcamaktan ve her türlü cahil eylemden ortaya çıkar. Bu tür mutluluk her türlü acıya ve intihara neden olmaktadır. Cehalet modundaki mutluluk için icra edilen eylemler hem kişinin kendisine hem de çevresindekilere zarar vermektedir. İhtiras modundaki mutluluk kariyer yapmaktan, üretmekten, yarışmaktan, kazanmaktan vb. faaliyetlerden ortaya çıkar. Bu tür mutluluk hayal kırıklığına ve mutsuzluğa neden olacaktır çünkü her zaman kazanamazsın ve her zaman her şey istediğin gibi olamaz. Erdemlilik modundaki mutluluk varoluşu idrak etmeye çalışmaktan, kendini geliştirmekten, bilgi edinmekten, yardımseverlikten, aydınlanmaktan ve benzeri erdemli eylemlerden ortaya çıkar. Bu tür mutluluk insanın gelişmesine ve gitgide daha da mutlu olmasına neden olmaktadır. Bu gezegende insanlar bu üç tür mutluluğu yaşamaktadır. Fakat ne yaparsan yap bu üç tür mutluluk mutsuzluğa da neden olmaktadır. Kalıcı, nedensiz ve kesintisiz mutluluğa ulaşmak için birey tekâmül yolunda ilerleyerek mutlak mutluluğa erişmelidir.
Mutluluk Nedir ve Nasıl Mutlu Olunur Kitabı
Büyük Üstad Akif Manaf

Yemek Yemek

Bunu başka şeylerde de göreceksiniz. Örneğin yemek amaç olmaktan çıkacak. Ama birçok insan yemeği bir amaç olarak görüyor. Yemek için büyük hazırlıklar yapıyor. Her tür mutfaktan denemek istiyor: Çin mutfağı, Meksika mutfağı, şu mutfak, bu mutfak vs. Çünkü amaç yemek ve yiyerek mutlu olmaktır. Yani mutluluğu ortaya çıkarmak için dili kullanmak, tat duyusunu devreye sokmak. Fakat tat mutlu olmak için değil, doğru besinleri seçmek içindir. Eğer tat duyusu mutlu olmak için kullanılırsa, bağımlılığa neden olur ve kişiyi köleleştirir. Bağımlılık sapkınlığa neden olur ve kişi obur olur. Gece gündüz yer ve kilo alır. Sonuç olarak mutlu olmak için tüketilen gıda hastalıklara ve mutsuzluğa neden olur. Tat alma duyusu köleleştirebilir ya da özgürleştirebilir. O nasıl özgürleştirici olabilir? Amaç olmayarak. Nasıl amaç olmayacak? Gözlemci olarak. Yani özünüzde bulunarak. Ondan sonra nefis tatlar alsan da mutlusun almasan da yani özgürsün.
Mutluluk Nedir ve Nasıl Mutlu Olunur
Büyük Üstad Akif Manaf

Cinsel Enerji

Maddi düzeye inince cinsel enerji acı çektirici ve mutsuz edici oluyor. Bu enerjiyi bedensel düzeyden ruhsal düzeye yükselterek mutluluğa ulaşılabilir. Cinsellik kendiliğinden yani saf cinsellik olunca mutluluk verici olur. Yani cinsellik = mutluluk denebilir. Fakat bu olayda oyunbozan unsur bencilliktir. Yani mutsuzluğun bir formülü de şudur: Mutsuzluk = Cinsellik + Bencillik. Yani cinselliğin mutluluk verici olması için bencilliği ortadan kaldıracaksın. Mutluluk zaten sizde var. Siz kendiliğinden nedensizce mutlu olunca cinselliğin önemi kalmayacak. Yani cinsellik artık bir mutluluk aracı olmayacak. Sen mutlu ve tatmin olunca cinselliğe ihtiyacın kalmayacak. Cinselliği tutkuyla arayanlar mutsuz insanlardır çünkü tatminkâr değildirler. İnsan mutlu ve tatmin olunca cinsellik de bir ihtiyaç olmaktan çıkar. O zaman cinsellik yaşanınca acı verici olmaz çünkü özgürsün. Artık cinsellik bağlayıcı değil. Cinsellik bir amaç olmaktan çıkmış. Cinsellik mutlu olmak için kullanılan bir şey değil. O bir deneyimdir. O zaman o deneyimi spiritüel yükseliş için kullanabilirsiniz. Çünkü her deneyim spiritüel tekâmül için kullanılabilir.
Mutluluk Nedir ve Nasıl Mutlu Olunur Kitabı
Büyük Üstad Akif Manaf

23 Haziran 2019 Pazar

Mutluluk Şovu

Dünyevi mutluluk gerçek mutluluk değildir, olsa olsa zihinsel bir egzersizdir, yapay bir şekilde sergilenen belirli bir tavırdır. Günümüzün insanı mutluluk şovu yapıyor, mutlu olduğunu göstermeye çalışıyor, rol yapıyor fakat bu şovun altında derin bir mutsuzluk saklanıyor. Günümüzün insanı mutluluğu taklit etmeye, mutluluğu sergilemeye, mutluluğu öğrenmeye, “mutluyum, mutluyum” diye tekrarlayarak vb. mutlu olmaya çalışmaktadır. Tüm bu çabalar kökten yanlıştır ve sadece mutsuzluğu artırmaktadır.
Mutluluk Nedir ve Nasıl Mutlu Olunur
Büyük Üstad Akif Manaf

22 Haziran 2019 Cumartesi

Mutluluk Nedir

Mutluluk nedir? Mutluluk, isteklere eksiksiz olarak ulaşmaktan duyulan sevinç ve övünç hissidir. Ayrıca mutluluk göreceli bir kavramdır. Yani herkesin mutluluğu farklıdır. Size mutluluk veren şey bir başkasına acı verebilir. Kişinin hedeflerine göre mutluluğu ya maddi ya da manevi alanda gerçekleşebilir. Mutluluk ya duygusal ya da ruhsal düzeyde olabilir. Fakat mutluluğun kaynağı duygular değil, ruhi özdür. Yani gerçek mutluluk fizik değil, fizikötesi bir olgudur.
Büyük Üstad Akif Manaf

15 Mayıs 2019 Çarşamba

Bedenler Ne İçin Kullanılır

Milyarlarca insan bilinçsizce bu bedeni kullanıyor hiçbir şeyin bilincinde değil. Bu beden ne için, bu bedenle ne yapmalı, onu nasıl kullanmalı, ne için kullanmalı. İnsanlar sürekli soruyor neden geldim veya O beni neden yarattı? Bunun cevabını arıyorlar bulamıyorlar. Bedenle ne yapacağını bilmiyor ve gereksiz rastgele şeyler yapıyorlar. Bu müthiş makineyi sadece bozuyor. Yüz binlerce insan gece kulüplerinde, barlarda, restaurantlarda oturup ne yapıyorlar? Bedenlerini bu müthiş makineyi öldürmekle meşguller. Et yiyorlar, alkol içiyorlar, uyuşturucu alıp deli gibi orada tepiniyorlar. Ondan sonra sabah baş ağrısıyla uyanıyorlar. Çok kötü hissediyor. Ama gece iyi hissediyor. İşte bedene ne yapacağını bilmiyor. Bazıları orada bungee jumping yapıyorlar bacaklarına ip bağlayıp atıyor kendini aşağı. Bazıları dalıyorlar okyanusun dibine orada balıklarla oynuyorlar. Ötekiler Everest'e tırmanıyor. Ölüyor orada. Her gün dağcılar ölüyor. Orada donuyorlar, ölüyorlar, hastalanıyorlar, bütün vücutlarını tahrip ediyorlar ama tırmanmaya devam ediyorlar. İşte bilinçsiz insanlar, ne yapacağını bilmeyen, beden ne için bilmeyenler. Ne için bu beden? Bir oyun için. Ya bunu kural dışı oynayıp bedeni tüketip acı çekeceksin, ya da kurala göre oynayıp artık kendi kararlarını vereceksin, özgürleşeceksin. Bunun öteki adı bütünlük. Kendinle bütünleşeceksin. Bedeninle bütünleşeceksin, nefesinle bütünleşeceksin, her hücrenle bütünleşeceksin. Ve yalnız bütün olan insan mutlu insan olabilir anlamlı hayat yaşayabilir. Anlam var olmaktır. Neden yaşıyorsun? Var olmak için, varoluşun içinde olmak için, bütünlüğün içinde olmak için.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

Zihnin Çalışma Tarzı

Burada önemli olan zihnin çalışma tarzını anlamaktır. Zihin çok enteresan bir mekanizmaya sahiptir. Ya övgü ya da sövgü arar. ORTALAMA BİR ŞEY ASLA İSTEMEZ! Övgü kişiye kendisini özel hissettirir ve ego tatmin olur. Sövgü de kişinin özel hissetmesine neden olur. Her iki durumda da ego beslenir ve güçlenir. Burada kişinin ne yaptığı önemli olmuyor, önemli olan yapılan şeyin "büyük" olmasıdır: Büyük bir sevap ya da büyük bir günah. Her iki durumda da kişi özel olduğunu hisseder.O yüzden kişi sıradan olan şeyler duymak istemez.

Öfke Nedir ve Nasıl Dönüştürülür- Akif Manaf

11 Mayıs 2019 Cumartesi

Varolmak İçin Düşünmemek

Çok önemli bir gerçek yaşamak için düşünmek ama var olmak için düşünmemek gerekiyor. Düşünmenin ne olduğunu biliyorsunuz. Şuan bile düşünmeye devam ediyorsunuz. Zihin durmuyor. Orada bir şeyler yapıyor. Doğru mu yanlış mı şu mu bu mu? Kıyaslıyor geçmişte öğrenilen şeylerle durmuyor. Bazen tamamen kopuyor. Sürekli düşünmeye devam ediyorsun. Yaşamak için bu geçerli. Ama var olmak için zihin zihinsel sessizliğe geçecek.Zihin ve zihinsizlik hali. Düşünce halini biliyorsun ama düşünce olmayan hal işte o yeni bir şey. Bütün tekamül araçları seni oraya götürüyor. Ama gelecekte değil, beklemen gerekmiyor. Bu bir an meselesi. Şimdi şuan gerçekleşebilir. Sen özdeşleştirmeyi bırak. Sadece gözlemci ol! Gözlerin açık, kulaklarını da aç ve sadece göz ve kulak ol. Zihin olma. Sadece algı ol! Bir şey üretme. Çünkü zihin üretim demek. Tabi beden bir üretim makinesi o sürekli bir şeyler üretiyor. Düşünce de üretiyor. Ter üretiyor başka şeyler üretiyor. Böyle bakarsan çok da iyi şeyler üretmiyor. Şimdi düşünceler de hep karamsar, eksiklerle, bir şeyleri kazanmakla, olmayan şeyleri elde etmekle ilgili. Düşünceler hep bu yönde. O yüzden de kişi daha düşük yaşam düzlemlerine itiliyor. İtiliyorsun elinde olmadan. Nasıl düşüncesizliğe, zihinsizliğe, sessizliğe varacağız? İşte şimdi şuan sadece gör sadece duy. Başka hiçbir şey olmasın. Yani anlamaya bile çalışma söylenenleri anlamaya çalışma. Çünkü senin bir alışkanlığın var. Zihnini kullanacaksın anlamaya çalışacaksın. Söylenenler senin anlam kazandırman için değil var olman için. Ve var olman için düşünmen gerekmiyor. Dinlemen yeter. Eğer bilgi söz konusu ise onun mükemmeline sahipsin özünde. O hazine senin özünde var. Ama paradoksal olarak ona ulaşmak için söylenenleri düşünmen gerekmiyor, analiz etmek gerekmiyor ve anlaman gerekmiyor. Sadece kalbini aç ve bu bilgi akışını oraya al. Ve o içindeki bilgelik o hazine uyanmaya başlayacak. Bileceksin. Burada önemli bir fark ve önemli bir farkındalık bilmen için düşünmen gerekmiyor. Seni bu şekilde alıştırdılar. Bilmen için öğrenmen gerekiyor, okula gideceksin profesör olacaksın o zaman bileceksin. Hayır. Bu en büyük yanılgı. İllüzyon budur! Bilmen için sürekli düşünmen gerekmiyor. Bilmen için öz varlığına öz bilgeliğine ulaşman gerekiyor. Bilmek bir algı şekli analizin sonucu değil. Buna terimsel olarak sezgi diyoruz. Özüne erdin mi biliyorsun. O zaman göreceksin ki düşünmeye ihtiyaç yok. Ve zihni durduramazsın ona sus deyip susturamazsın. Dilini tutabilirsin iradeni kullanarak hiç konuşmayabilirsin. Bu mümkün. Yemeyebilirsin bu da mümkün. Ama düşünmek irade olayı değil.  Düşünmemek iradi bir şey değil. İradenle düşünceyi durduramazsın.  Düşünmemek, sessizlik, zihinsizliğe sadece enerjiyi yönlendirerek varabilirsin.  Bütün düşünsel enerjiyi gözleme yönlendireceğiz. Bunu bugün yapabilirsin. Çimlere yatıp gökyüzünü gözlemle veya nefesini gözlemle. Düşünceyi bir yere yönlendirmen gerekiyor. Şimdi nefesini düşün. Al ve ver.
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

5 Mayıs 2019 Pazar

Tekamül İçin

Zihinde devamlı bir huzur ve hoşnutluk haline doğru ilerleme sürecinde en önemli unsur, dengedir. İç ve dış ilişkilerde denge sağlanmalıdır. Bireysel huzur için çabalarken başkalarıyla huzurlu ilişkiler kurmayı ihmal etmemelidir. Birey İçine kapanıp sadece kendi iç dünyasında yaşayarak, dışarıdaki dünyayı ihmal etmemelidir. Aksi halde birey hem başkaları ile ilişki kurmakta zorluk çeker hem de tekamül edemez. Çünkü tekamül için gereken araçlar, dış dünyada bulunur. Kişisel gelişim sürecinde dengesizliğin önüne geçmek için dört unsur göz önünde bulundurulmalıdır:
1. Bilmek
2. Var olmak 
3. Dönüşmek
4. Vermek
YOGA Meditasyon Kitabı
Büyük Üstad Akif Manaf

Düşünce

Düşünce, insanın sahip olduğu büyük bir servettir. Düşünce, doğuştan gelen hakkınızdır; insanın içinden gelen bir büyüdür. Bu büyülü gücü insan bilinçsizce kullandığı için, düşünce meditasyona engel olur, oysa meditasyon, düşünce yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Aslında meditasyon düşüncenin karşıtı değil dostu ve arkadaşıdır. Meditasyon yanlış olanın düşünce değil, düşüncenin kontrolsüzlüğü olduğunu gösterir. Yoga eğitimi almamış bir kişinin düşünceleri, ona hizmet etmek yerine karmakarışık hale gelerek ona hükmeder. Meditasyon, çamur gibi olan ve berraklığı yok eden kontrolsüz düşünceleri kontrol etmeye yardım eder, zihinsel bulanıklığı giderir, dengenin yeniden kurulmasını ve düşüncelerin daha verimli olmasını sağlar.
YOGA Meditasyon Kitabı
Büyük Üstad Akif Manaf 

2 Mayıs 2019 Perşembe

Yaşlanmayı Durdur

Bedendeki biyolojik enformasyonun iki bileşeni vardır:
1. Niyet - 2. Dikkat

İlk şey niyetin ortaya çıkmasıdır sonra da dikkat gereken şeye verilir; örneğin önce kolun kaldırılmasını niyet ediyoruz sonra da dikkati kola veriyoruz. Eğer niyet edip kolunuzu kaldırabiliyorsanız, o zaman biyolojik saatinizi de yeniden ayarlayabilirsiniz.

İnsan bedeni enformasyon ve enerji ağıdır, bu da demektir ki bedeninizi istediğiniz şekle sokabilirsiniz. İnsanlar toplum tarafından kaçınılmaz olarak yaşlanacaklarına inandırılmışlardır, bu nedenle de yaşlanarak öleceklerini beklemektedirler. Beklenti her zaman sonucu belirler…

İnsanların biyolojik yaşın tersine çevrilebilir bir fenomen olduğunu bilmeleri çok önemlidir. Biyolojik yaşlanma belirli yaşlanma işaretleriyle ölçülmektedir. Bunlar kan basıncı, kemik yoğunluğu, beden ısısı ayarı, yağ oranı, aerobik kapasitesi, kolesterol oranı, kas kütlesi ve gücü, şeker toleransı, cinsel hormon düzeyi, görme ve işitme kapasitesi, bağışıklık işlemi ve deri kalınlığından ibarettir.

Orijinal Yoga Sistemi sayesinde bu yaşlanma işaretleri geri çevrilebilir ve biyolojik saatinizi yeniden ayarlayarak yaşlanmayı yavaşlatabilirsiniz.

Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi Akif Manaf'ın "YOGA: Dhyana - Meditasyon" kitabı

18 Nisan 2019 Perşembe

Sevgi Bir Güzelliktir

Sevgi bir güzelliktir; bu güzelliği mahveden olgunlaşmamış insandır. Sevmekte yanlış bir şey yoktur, sevgiyi bencil isteklerle kirletmek yanlıştır. Bu dünyada sevgi olmadan her şey ölüdür çünkü canlandırıcı unsur sevgidir. Sevginin değerini bilmeyen cahil insan onu KENDİ BENCİL İSTEKLERİNİ KARŞILAMAK İÇİN KULLANINCA SEVGİ TÜKENİR. Tıpkı engellenmiş bir nehrin kuruması gibi koşullanmış sevgi de biter. Sevgi bir nektardır bencillik ise bir zehir. Sevgi bencillikle zehirlenince öldürücü olur. Bencilce seven insan hem kendini hem de başkalarını zehirleyerek tüketir.

Özgürlük Nedir ve Nasıl Özgür Olunur- Akif Manaf

16 Nisan 2019 Salı

Koşulsuz Sevgi İle Aydınlanınca

Senin kalbin koşulsuz sevgiyle dolunca pek çok kalbe dokunur.  Mesafeler koşulsuz sevgiyi engelleyemez ve kalbindeki koşulsuz sevgi çok uzaktaki kalplere de ulaşır. Çünkü bir ruhi varlık olarak siz kalp bölgesindesiniz. Hepiniz ebedi ruhi varlıklarsınız ve bu nedenle de ayrı değilsiniz. Siz ebediyen birbirinize bağlısınız çünkü aynı kaynağın çocuklarısınız. Bu yüzden varlığınız sevgiyle dolunca tüm varlıklara dokunacaktır ve sevginiz herkese ulaşacaktır çünkü KOŞULSUZ SEVGİ SINIR TANIMAZ.

Özgürlük Nedir ve Nasıl Özgür Olunur-Akif Manaf

Egosal Sevgi

Egosal sevgi ve ilgi bölünmüş olur, çünkü bu tür sevgide "ben" ve "sen" vardır, yani birey karşısındaki kendisi için sever ve ilgilenir. Sevip ilgilenince de karşılığında sevgi ve ilgi bekler, beklentileri karşılanmayınca da öfkelenir ve üzülür. Fakat sevgi spiritüel düzeyde olunca birey karşılığında hiçbir şey beklemez ve ilgi bölünmez olur, yani kişi karşılığında ilgi beklemez.

Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi

15 Nisan 2019 Pazartesi

Çabalamanın Sonuçsuzluğu

Gerginsin çünkü çabalıyorsun ve çaba daha çok gerginliğe neden oluyor. Sana "gevşe" dediğimde de gevşemek için çabalıyorsun ve bu çaba da seni gerdiği için gevşeyemiyorsun.O yüzden sana "rahatla" diyorum yani kendini kaybet. Gevşemek çabasız kalmak demektir ama sen çabasız kalmak için de çabalıyorsun. Çünkü çabalamaya alışmışsın. Bu çabalama alışkanlığı ortadan kalkınca gerçek gevşemenin tadını çıkarmaya başlayacaksın. BU ZAMAN ALACAK. Sana: "Hiçbir şey yapma" dediğimizde sen bunu bir şey yapmak gibi görüyorsun çünkü illa bir şey yapmaya alışmışsın. Sen "yapan" olmaya alışmışsın ve bundan vazgeçemiyorsun. Çünkü senin için yapmak önemlidir, yapmak seni önemli yapıyor. Şimdi de yapmamanın önemini anla. Çünkü SENİ ÖNEMLİ YAPAN YAPTIKLARIN DEĞİL, VAR OLMANDIR. SEN VAR OLDUĞUN İÇİN ÖNEMLİSİN, BİR ŞEYLER YAPTIĞIN İÇİN DEĞİL.Gerçek şu ki sen sadece var olmayı öğrenince yaptığın her şey önemli olacak. Sen var olmaya başlayınca tüm çabaları geride bırakacaksın. Burada anahtar kelime "çabalamak" değil, "geride bırakmaktır". Sen çabalamak alışkanlığını geride bırakınca varoluş sana kapılarını açacak.

Öfke Nedir ve Nasıl Dönüştürülür-Akif Manaf

Orijinal Yoga Sistemi

Orijinal Yoga Sistemi bedenin, zihnin ve duyguların evrensel gerçeğin bir parçası olduğunu ve insanoğlunun gelişmesi, aydınlanması ve yükselmesi için nasıl kullanılması gerektiğini öğretmektedir.. Orijinal Yoga Sisteminin sekiz basamağı şunlardır:

1. Yama - (Kontrol) Evrensel eylem kontrolü
2. Niyama - (Kesin kontrol) Kişisel eylem kontrolü
3. Asana - (Duruş) Vücut çalıştırma teknikleri
4. Pranayama - (Enerji kontrolü) Nefes ve biyoenerji teknikleri
5. Pratyahara - (Geri çekmek) Astral, Çakra ve Kundalini teknikleri
6. Dharana - (Odaklanma) Konsantrasyon teknikleri
7. Dhyana - (Derin odaklanma) Meditasyon teknikleri
8. Samadhi - (Üstün odaklanma) Üstünyoğunlaşma teknikleri

Pratyahara basamağında birey belirli teknikleri kullanarak duyularını maddi nesnelerden geri çekerek içine almakta ve astral bedene ulaşmaktadır. Astral boyutta duyuların ince enerjetik uzantıları mevcuttur. Bu uzantılar her zaman maddi nesnelerin peşindedir. Bu da devamlı zihinsel ve sinirsel gerginlik yaratmaktadır.

Kaplumbağanın bacaklarını içine çekişi gibi birey duyuların ince enerjetik uzantılarını maddi nesnelerden uzaklaştırarak içine çekmeyi öğrenmektedir. Uygulama esnasında birey astral bedenin üç unsurunu keşfetmekte, denetlemekte ve tecrübeden geçirmektedir.

Astral beden üç boyutludur veya üç çok daha ince enerji türünden veya alanından oluşmaktadır.

Bu enerji alanları şunlardır:

1. Manas
2. Buddhi
3. Ahamkara

Duyularını içine çekerek birey önce Manas düzeyine ulaşmakta ve zihinsel fonksiyonları denetleyerek geliştirmektedir. Sonra Buddhi düzeyine ulaşmakta ve zekasal fonksiyonları denetleyerek geliştirmektedir. Daha da ileride Ahamkara düzeyine ulaşmakta ve egosal fonksiyonları denetleyerek geliştirmektedir. Uygulama esnasında birey fiziksel bedenle ilgili egosunun geçici ve gerçek olmadığını algılamaktadır. Böylece maddi egonun köleliğinden kurtulmaktadır.

Kaynak: Yoga Nedir? Ne değildir?, Büyük  Yoga Üstadı Akif Manaf,

11 Nisan 2019 Perşembe

Evren Nasıl Oluştu

“14 gezegen sisteminde üst düzeylere çıkıldıkça zaman daha da yavaşlıyor. Bir üst düzey gezegenin 1 günü dünyanın 100 senesidir. Orada 1 gün melekler keyif yapıyor, burada insan yaşlanmış. Zamanın göreceliği bu şekilde tespit edilmiş. Sonunda zaman nedir konusunda geçerli somut cevap yok. Bu cevabı Orijinal Yoga Sistemi ile bulabilir ve pratikte yaşayabilirsiniz. Zaman çok süptil bir güçtür, bazen ona enerji diyoruz ama bir güç desek daha doğru olur. Zaman psikolojik bir olgu değildir, zamanın olmadığı metafik düzeyden fizik düzeye geçer. Zaman bir güçtür, bu güç bu evreni 1. günden sonuncu güne kadar sürüklüyor. Zaman bedenini tahribata uğratıyor, zamanın etkisi budur. Zaman evrenin yok oluşunu sağlar, bir ölçektir. Farklı düzeylerde farklı çalışır. Evrenin senesi var ve gezegensel günler var. Hayatın gün ve saatlere bölünmesi bir kişinin icadı değil, olan bir şeyin tespitidir. Zaman da yer çekimi yasası gibidir, evrensel yasa ve ölçektir. Bu prensip zamansızlık düzeyinden bu düzeye geçit yapıyor. Orijinal Yoga Sistemi’nde evrenin harekete geçmesi ve sizin o hamurun içine dalması söz konusu. Siz ruhi varlıklar bu bilinçten ayrılan madde denilen hamurun içine dalıyorsunuz. Ruhi varlıklar yeni bir oyun olmak istiyor ve madde dediğimiz enerji size oyun alanı verilmesi için bilinçten ayrılmış. Bilinçten ayrılıp sonra bireysel bilincin etkisiyle tekrar canlanıyor. Siz o maddenin içine dalıp kendi enerjinizle maddeyi uyandırıyorsunuz. Maddenin başlaması ve organize olması için bir önemli unsur daha gerekiyor. O unsur kala denilen zaman unsurudur. Bunu evren bilimciler de kullanmıştır, Big Bang teoremi. Büyük Patlama ile evren saçılmaya başlıyor, genişliyor. Bu patlama zamanın etkisi ile oluyor. Evrenin başlangıcında maddeyi harekete geçirmek için zaman unsuru ekleniyor. Yıldırım çarpmış gibi madde süptil halde hazır ve ruhi varlıklar girerek hareketlendiriyor. Maddenin organize olabilmesi için bir güç gerekiyor, o enerjiye giren güç zamandır. Zamansızlık düzeyinden oraya girmektedir. Bu unsur olmazsa evren başlayamaz, yıldırım çakar gibi zaman çekiyor ve maddeye dokunuyor, o küçük dokunuş büyük bir kuvvet içeriyor. Küçük iğnenin balonu patlatması gibi, Big Bang doğru yerden alınmış, o şekilde oluyor evren genişlemeye başlıyor. Zamanın gücü bundan ibarettir. Maddi enerji ve o hamur sizin için sınırsız bir alandır, o sınırsız alanı harekete geçiren güç zamandır. Genel yaşamda zaman çok sinsice hareket eder sadece saatin tıklaması vardır, gözükmeden akan bir güç vardır. Bir de görüyorsun ki beden çökmüş, bu nesnel dünyada herşeyi yok eden güç zamandır. Sonuç olarak tüm evren yokoluşa sürükleniyor. Sınırsız olan maddi enerjiye siz dahil olarak aktifleştiriyorsunuz fakat harekete geçiremiyorsunuz ama zaman sadece bir dokunuşuyla maddenin patlamasını gerçekleştiriyor. O patlamanın içinde zamanın ilk etkisi kaos yaratmasıdır. Çünkü kaos olmazsa kozmos olmaz. Kaos teorisi buradan esinlenmiştir. Genişleyen madde yavaş yavaş kaostan kozmos haline girer, bu zamanın etkisiyle oluyor. Spirtüel düzeyde zamansızlık düzeyini, “çünkü orada sadece şimdi var” zihniniz algılayamıyor, orada sadece şimdi var sadece an var. Bu oranın gerçeğidir. Biz oranın gerçekliğini buraya getirip oranın gerçekliğine geçit yapmaya çalışıyoruz, o gerçekliği buraya getirip onu bir kapı olarak kullanıyoruz. Zaman düzeyinden zamansızlık düzeyine bir kapı açıyoruz, o kapının ismi “an”dır. Eğer siz andaysanız saatiniz şimdi saatidir ve o artık metafizik düzeydir. Çünkü fizik düzeyde akan zamanı durduramazsınız.”
Akif Manaf, Zihin konulu sohbetten alıntıdır.

Zihinsel Akışa Sahip Olmak

“Trikaladarşi üç zamanı yani geçmişi, şimdiyi ve geleceği gören kişidir. Bilinç Agya çakra düzeyinde olunca ve kişi zihinsel enerjiye, akışa sahip olunca -çünkü zihin de ve zaman da bir akıştır- geçmişi şimdiyi ve geleceği görme gücüne sahip oluyor. Zaman zihini etkiler, zihin zamanın etkisiyle geçmişi, şimdiye ve geleceği ayırt edebilir ve hareket edebilir. İnsan zihinsel akışa sahip olunca geçmişi, şimdiyi ve geleceği görme yeteneğine sahip oluyor. Çünkü o, zamanın akışına ayak uydurabiliyor. O zihnin akışını görebiliyor ve zihnin akışını zamanın akışı ile aynı şekle sokabiliyor. O zaman geçmişe, şimdiye ve geleceğe sahip olabiliyor. O onları görebiliyor ve ayırt edebiliyor. Çünkü siz zihinsel enerjiyi kontrol altına alınca -ki gerçek kontrol ötesinde olmak demektir, zihni kontrol etmek onu ezmek ya da emretmek değil ötesinde olmaktır, yani akışı gözlemlemektir- yani siz zihinsel akışı gözlemleme gücüne sahip olunca onu zaman akışıyla örtüşme ve uyum haline getirebilirsiniz. İki akış bir arada akar, o zaman geçmiş, şimdi ve geleceği görebilirsiniz. Çünkü iki akış yani zihin ve zaman akışı birleşmiş olur.”
Akif Manaf. Zihin konulu sohbetten alıntıdır.